Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

2 Eylül 2011 Cuma

Cımbız - Cımbızın Tarihi

Cımbız, 1500 yıl önce de vardı

Çanakkale'nin Ayvacık ilçesi sınırları içinde yer alan Assos Antik Kenti'nde bu yıl yapılan kazılar antik dönem kadınlarının güzellik ve bakım yöntemlerine ilişkin izler taşıyor.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Arkeoloji Bölüm Başkanı ve Assos Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Nurettin Arslan, bu yılki kazılarda önemli olduğunu düşündükleri cımbız, altın küpe, tıp aleti ve ''Üçlü tanrıça'' elde ettiklerini söyledi.
Yaklaşık bin 500 yıllık olduğu tahmin edilen cımbızın, Ayazma Kilisesi yakınlarında gün yüzüne çıktığını belirten Arslan, şöyle konuştu:
''Bunun makyaj aleti olarak kullanıldığını biliyoruz. Bronzdan yapılmış ve sadece baş tarafında biraz deformasyon var. Kadınların günümüzde olduğu gibi antik dönemde de kendilerini güzelleştirmek ya da bakım yapma konusunda erkeklere göre daha itinalı olduğunu söylemek mümkün
Sadece cımbız bulduk ama çoğu zaman kazılarda, mezarlarda kadınların kullandığı pudra konulan metalden ya da seramikten yapılmış küçük kap kaçaklar, makyajda kullanılan metal ve kemikten yapılmış aletleri bulmak mümkün. Demek ki Assos'lular antik dönemde yaşayan diğer kadınlar gibi kendilerini güzelleştirmek için bu tür aletleri kullanıyormuş. Kadınların her zaman kendilerini güzelleştirmek isteyen bir yapıya sahip olduğunu anladık'' diye konuştu.

Diğer buluntular

Prof. Dr. Nurettin Arslan, yaklaşık 2400-2500 yıllık olduğunu tahmin ettikleri altın küpenin kilisede ortaya çıkarıldığını belirterek, şunları kaydetti:
''Bu küpe Bizans dönemine ait güzel bir örnek. Genelde Bizans mezarlarında pek hediye yok, ama çocukların mezarlarında bazen çok küçük hediyeler olduğunu görmekteyiz. Büyük olasılıkla bu küpe de buraya gömülen çocuklardan birine ait. Diğer buluntu 1800 yıllık tıp aleti değimiz küçük bir kaşık. Bu bronzdan yapılmış, güzel bir örnek. Stoa'da (Antik Yunan mimarisinde bir sokak ya da Agora'nın yanında yer alan, üstü kapalı, sütunlu galerilere verilen ad) yaptığımız çalışmalar sırasında ele geçti. Çalışmalarda bu tıp aletinin yanı sıra çok sayıda kemik objeler, kaşıklar ve tokalar bulundu. Burada demekki ya bir üretim yeri vardı ya da bu eşyalar kullanıldıktan sonra buraya atılmış.

Stoa'daki çalışmalar sırasında maalesef pek heykel bulamıyoruz. Bunun nedenlerinden biri, özelikle Bizans döneminde inşaatlar sırasında mermerlerin yakılıp, kireç haline dönüştürülmesi. Bu kireç ocaklarından birini geçen yıl bulduk ve kazdık. Buraya bakıldığında mermer parçalarının yarı yarıya yakıldığını görmek mümkün. Elde ettiğimiz heykel, bir örnek. 1800 yıllık bu heykel küçük olmasına rağmen tanrıça Hekata'ya bu kentteki tapınım konusunu gösteren özgün eserlerden biri. Bu küçük bir altara ait ve üç figürden meydana geliyor.''
Yaşam ve İnsan için herşey

Hiç yorum yok: