Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

22 Ocak 2012 Pazar

DOKUZ SAYISI SEMBOLÜ

DOKUZ SAYISI SEMBOLÜ
   9 sayısı, 3x3’ün mutlak gücünden oluşur, o üçlü Triad, tamamlanma, erişmek, başarmak, başlangıç ve sonla, göksel ve ruhsal rehberlikle ilişkili bir sayıdır. Dokuz, dünyadaki cennetin sembolüdür ve bozulmaz bir sayıdır. İçiçe geçmiş iki üçgen figürü ile sembolize edilir ve bu iki üçgen aynı zamanda eril ve dişilin, ateş ve suyun, dağ ve mağara prensiplerinin de sembolüdür. Üçün karesi olan dokuz, Ortaçağ kozmolojisinde rehberlerin ve kozmik kürelerin düzenidir.
  9 sembolü, çoğu gelenekte göksel kürelerle ve 7 göksel kürenin ve sabit yıldızları içeren göğün üst kemerinin ötesinde olan en yüksek, dokuzuncu cennetle bağlantılıdır. İran ve Türk gelenekleri sıklıkla dokuz gökten sözeder. 9, Budizmde yüksek ruhsal gücün sembolü, göksel bir sayıdır.
  Üçlünün üçgeni, üçlünün üç kat oluşudur. Dolayısıyla dokuz, üç dünyanın tam bir imajıdır. Sayıların birliğe yeniden dönüşünden hemen önceki sonuncusudur. Şifa ritüellerinde dokuz, mükemmelliğin (par excellence) temsilidir, çünkü üçlü sentezi sembolize eder, yani hem bedensel, hem zihinsel hem de ruhsal düzlemlerde yeralır.
Dokuz sembolünün bazı yerlerde mükemmellik sayısı ya da nihai sır olarak da kullanıldığı görülmektedir. 3’ün birden kapsamlı olması gibi 3x3=9 insanlığın Tanrı’yla ilişkilerini daha iyi ifade edebilir ve gerçekleştirebilir. Meleklerin sıralanışı 9’ludur.
  Roger Bacon’a (6) göre astrolojide 9. Burç yolculuğa ve seyahat etmeye, dine, inanca ve ilahiliğe gönderme yapmaktadır. Tanrı’ya tapmanın, bilgeliğin, kitapların ve kutsal metinlerin burcudur ve genellikle büyük şans olarak da adlandırılan Jüpiter’in yönetimi altındadır. Bu nedenle 9, zaman zaman şans getiren bir sayı olarak düşünülebilir. Buna örnek olarak İsviçre’nin Aargau eyaletindeki bir gelenek verilebilir; bu eyalette hasadın sonunda toplanan son 9 mısırın bulana şans getirdiği söylenir ve buna “iyi şans tanesi” (glückskorn) adı verilir.
Kelt Tradisyonlarında
Kelt tradisyonlarında 9 sayısı oldukça büyük bir öneme sahiptir. Sayı, sekiz yönün ortasındaki 9. noktanın, merkez noktasının sembolüdür. Üçlü Tanrıçalar üç kere üçtür; dokuz Kelt bakiresi ve Bridget (1) rahibesi dokuz bakireyi sembolize eden dokuz beyaz taş vardır. Dokuz, 81 erkeğin koruduğu Beltane Ateş Ritüelleri ile ilişkilidir.
Hinduizmde
Hinduizmde; Ateş tanrısı Agni’nin, ateşin sayısıdır. Dokuzun karesi, seksenbir karenin mandalasını oluşturur ve bu da evreni kuşatır. Ateş sembolüyle olan ilişkisi Anne Marie Schimmel’in sembole atfettiği içerikle örtüşmektedir (3) Schimmel’e göre dokuz sayısı acı çekme ile bağlantılıdır, zira İsa günün dokuzuncu saati ölmüştür. 9 mükemmelliğe en yakın olan sayıdır.
İskandinav Tradisyonunda
İskandinav Tradisyonlarında; Tanrı Odin, insanlığın bilgeliğinin sırlarını kazanmak için dokuz gün ve gece boyuncaYggdrasil’de (4) asılı kalmıştır. Kuzeyli Persephone olarak tanımlanan Skeldi, karlar kraliçesidir, üç ay boyunca kendi dağında ve dokuz ay boyunca Niord’un (5) Denizi’nde yaşar. Dokuz, İskandinav-Cermen sembolizminde kutsal bir sayıdır.
Çin Tradisyonları’nda
Çin sembolizminde üçün karesi olarak dokuz çok güçlü bir eril sayıdır, ayrıca Yi-jing’de (Değişimler Kitabı) önemli bir rolü vardır. Eski Ritüeller Kitabı dokuz ayin sıralar: Erkek çocuğun erkekliğe ilk adımı, evlilik, kabuller, sefaretler, defin, kurban, misafirperverlik, törensel içki içmek, askeri gelenekler. Bu dokuz ayinin beş elementi simgelediği de eklenmektedir. Dünyanın başlangıcını anlatan Çin ansiklopedisi “Lü Bu-Wei”yin “Bahar ve Sonbahar”ında şunlar vardır: “Göğün beş tarlası, yeryüzünün dokuz bölgesi, ülkenin dokuz dağı, dağların dokuz geçidi ve denizlerin dokuz adası”. Efsanevi İmparator Yu’nun dokuz büyük nehri, dokuz büyük ejderha olarak ehlileştirdiği söylenir; Yu, dokuz büyük vilayeti gezmiş ve onları ölçmüş, yeryüzünü önce dokuz kare tarlaya bölmüş ve bunları da daha küçük dokuz tarlaya daha bölmüştür. Astrologlara danışılarak kurulmuş olan eski Pekin’in ortasında azizlerin azizi denilen bir meydan ve buraya çıkan sekiz yol vardır ve bu yüzden şehir dokuz kısımdan oluşur. Çin sembolizminde dokuz ruhsal gücün sembolü, tüm sayıların en uğurlu olanıdır. Feng Shui’ye göre arazi bölümünde toprağın ekilip biçilmesi için sekiz dış kare ve merkezdeki dokuzuncu olan kare vardır ki bu yüksek yönetici Shan Ti’ye adanmıştır ve bu tanrının ölçüsü olarak kabul edilir, ruhsal gücün bir temsilcisi olarak onun pozisyonunu göstermektedir. Kadim Çin’de dokuz sayısı I Ching’de ve 9 seremoniden bahseden Ritüeller Kitabı’nda önemliydi. Çin’in Han Hanedanlığı’nda 9 temelli bir kozmoloji bir süre kabul görmüştür (Ölüler diyarı, dokuz ilkbahar, dokuz dünya eyaleti, dokuz büyük dağ, gökyüzünün dokuz alanı vardır vb.)         
Alman Tradisyonları’nda
Bir öyküde Alman kahraman 9 gün ve gece suyun altında soluğunu tutar ve aynı süre boyunca uykusuz kalır; mızrakla vuruşu başkalarının 9 mızrağı kadar güçlüdür. Fareli Köyün Kavalcısının çocukları flütünün dokuzuncu tonuyla büyülediği söylenir.
Kedilerin 9 yaşına vardıklarında kendilerini cadılara çevirebildiği iddia edilir. Alman mitolojisinde Odin 9 gün 9 gece ağaca asılır ve bu süre boyunca 9 şarkı söylemesini öğrenir. Büyülü sayı dokuz belirli hastalıkların iyileşmesinde de rol oynar. 9 çeşit hastalık 9 özel bitkinin karışımıyla iyileştirilebilir. Eski halk masallarının çoğunda kahraman dokuz kat güçlüdür ve 9 önemli görevi yerine getirmek zorundadır.
Çeşitli Tradisyonlarda
Hıristiyanlıkta dokuz rakamı çok az yer tutar. Melekler korosunun üçlü triadları vardır ve cehennemin etrafında dokuz küre ve çan bulunur.
Kadim Mısır dininde ve kozmolojisinde üçün yüksek gücünün büyük önemi vardı. Mısırda herhangi dokuz tanrının çeşitli gruplaşmalarına Enneadlar ya da pedesjet adı verilirdi.
Greko-Romen Tradisyonunda, dokuz tanrı ve dokuz müz (2) vardır.
Yahudilikte; saf zekanın sembolü olduğu gibi gerçeğin de sembolüdür; çünkü çarpıldığında kendini yeniden üretir.
Kabalizmde temelin, zeminin sembolüdür. Maya tradisyonlarında; her birini Tanrının yönettiği dokuz yer altı dünyası vardır.
Pisagor Sembolizmi’ne göre; dokuz sayıların sınırıdır, diğer tüm sayılar onun içinde varolurlar.
M.Eliade’nin “semboller” kitabında “9” sembolizmiyle ilgili olarak bu sembolün, “yedi ya da dokuz dallı dünya ağacı”yla ilgili olduğunu açıklıyor. Dokuz dallı dünya ağacının öteki adları şöyle: evrensel ağaç, kozmik temel direk, kurban direği (Vedalar’da), dünyanın ekseni, gök ile yer arasında merdiven…
Şamanizm’de ise şaman kutsal ağaç gövdesinde 9 kertik açıyor, bunlara basarak 9.cu kertiğe çıktığı zaman “göğe yükseldiğini” ve orada Tanrı Ülgen’in huzurunda bulunduğunu haykırıyor…
Yeni Ruhçulukta
9 sayısı bir sona ulaşıldığının ve yeniden başlamanın haber vericisidir. Yeni bir doğumun veya filizlenmenin göstergesidir. 9 sembolü aşağı doğru inişi sembolize ettiği için Gökyüzünün Yeryüzüne inişinin yani İlahi Tebligatın da işaretidir. Gökyüzü Yeryüzüne ancak İlahi Tebligatla iner. Anne karnındaki fetüs de 9 ayda aşağı doğru iner yani doğumun, yeni doğuşun ifadesidir. 9’u gören içinde, yaşamında bir yeni doğuş ve yeni başlangıç, temiz ve aydınlık bir sayfa açılıyor anlamına gelir.
 
Dipnotlar
(1)  Kelt Tanrıçası
(2)
  Müzler veya Musalar, Yunanca Mousai sözcüğünden gelmektedir. Bu sözcük ise etimolojik olarak, akıl, düşünce, yaratıcılık
      yeteneği gibi anlamlara gelen "men" kökünden gelmektedir.
Yunan mitolojisinde, bunlar ilham tanrıçaları, ilham perileridir.
      Hesiodos
`un Theogony`sine göre, Müzler tanrıların kralı Zeus ile bellek tanrıçası Mnemosyne
'in kızlarıdır. Dokuz tanedirler.
(3)
  Bkz. ateş sembolü,
(4)
  İskandinav Mitolojisinde dünyayı taşıyan dünyayı ayakta tutan ağaç
(5)
  İskandinav deniz tanrısı.
(6)
  
Ortaçağ’da yaşamış İngiliz Bilimadamı ve filozof
Kaynakça
·
 BIEDERMANN, Hans; Dictionary of Symbols-Cultural Icons&The Meanings Behind Them; Meridian Printing; New York 1994.
·
 COOPER, J.C.; An Illustrated Encyclopedia of Traditional Symbols; Thames&Hudson ; Slovenia, 2008.
·
 EBERHARD, Wolfram; Çin Simgeleri Sözlüğü; Kabalcı Yayınları; İstanbul 2000.
·
 CIRLOT, J. E. ; A Dictionary of Symbols; Dover Publications; New York 2002.
·
 SCHIMMEL, Ann Marie; Sayıların Gizemi; Kabalcı Yayınları; İstanbul 2000.

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Sirius Yıldızı

  Siriusyen enerjinin etkileri yaklaşık 17 yıl önce, 1993-1994 yıllarında ortaya çıktı; bu dönem Sirius A’nın ve B’nin en yakın konumda oldukları son siklustu ve bu süreçte etki gücü büyük olan bu göksel cisme yönelik büyük bir ilgi oluştu. Tarih kitaplarının ve dünya dinlerinin bu Tanrı/Köpek yıldızı hakkında söyleyecek çok şeyi vardı. Bu makale atalarımızın büyük bir gizemini, Köpek Yıldızı Gizemini ve onun evrenimizin bu küçücük köşesine olan etkilerine yönelik inançlarını ve ilhamlı kavrayışlarını yansıtmaktadır.
  Sirius, insanlık tarihi boyunca tüm kadim halklar için bir merak ve saygı unsuru olmuştur. Kadim Vedalar’da bu yıldız lider yıldız olarak bilinmekteydi; diğer Hindu metinlerinde ise yağmur tanrısı Sukra, ya da Yağmur Yıldızı olarak bahsedilir. Köpek yıldızı aynı zamanda “havanın tanrılarını uyandıran ve onları yağmur çağırma çalışmasına yönelten” olarak da tanımlanıyor.
  Kadim Mısırlılar Sirius’a Nil Yıldızı ya da İsis’in yıldızı olarak saygı göstermekteydiler. Onun her yıl 21 Hazirandaki gün dönümünde (gece ile gündüzün eşit olduğu gün) şafaktan hemen önce görünmesi, Mısır tarımının bağlı olduğu Nil’in taşacağının habercisidir. Bu özel spiral (sarmal) yükselişe pekçok mabet yazıtlarında değinilmiştir, bu yazıtlarda yıldıza İsis’in ruhu olarak tanımlanan İlahi Sepat denilmektedir.
  Örneğin Mısır-Denderah’taki İsis-Hathor Mabedinde şu yazıt yeralmaktadır; “İsis, Yeni Yıl Günü’nde tüm ihtişamıyla mabette parlar ve ışığının içine ufuktaki babasının ışığını da karıştırır”. Arapça bir kelime olan Al Shi’ra Sanskritçede ortak bir kökene sahip olan Yunanca, Roma ve Mısır kültürlerine ait bazı isimleri andırmaktadır ve bu isimlerden “Surya”; “Güneş Tanrı”, son derece sade bir anlatımla “Parlayan Varlık” demektir.
  Güneşimiz Sirius Yıldızı ile kavuşum zamanından (4 Temmuz civarı) 35 gün öncesi ve 35 gün sonrası arasındaki süreçte Sirius güneşin ışınlarından görünmez olur. Kadim Mısırlılar ölülerini Sirius’un görünmez olduğu 70 gün boyunca gömmezlerdi çünkü Sirius’un ötealeme (spatyom) açılan kapı olduğunu düşünürlerdi ve bu kapının da yılın o döneminde kapalı olduğu düşünülürdü.
  Mitolojide köpek Sirius Göklerin gözeticilerindendir ve Samanyolu’nun köprüsünde belli bir yerde sabitlenmiştir ve adeta bir uçurumun üzerinden enkarnasyonları gözetmektedir. Sirius’un adaşı olan Köpek Yıldızı ise gücün, iradenin ve amaca yönelik sabrın sembolüdür ve bu özelliğiyle alçak ve yüksek şuur düzeyleri arasında köprü olmada başarılı olan inisiyeye örnek olmaktadır.
  Köpek Yıldızı’nın hemen altında Argo Gemisi adıyla anılan takımyıldızı yeralır. Astrolojik olarak gökyüzündeki bu bölge Yıldızlar Nehri olarak bilinir, burası yüksek şuur denizinin kapısıdır.
  Çinliler ise bu bölgeyi cennetle cehennemin arasındaki köprü, toplayıcı olan yargıcın köprüsü  olarak kabul etmişlerdir.
  Her iki hayat arasında Ruh geçmiş faaliyetinin yargılamalarını yapar ve aynı zamanda gelecekteki gelişimi için gereken koşulları belirler. Varlık arzulara, duygulara bağlı olduğu ve deneyime ihtiyacı olduğu sürece enkarne olmaya devam edecektir. Ruh mükemmelleşene değin Köprüyü geçemez.
  Sirius’un bir Göksel Köpek olarak tanımlanmasına klasik dünya tarihi boyunca sürekli rastlanmıştır, hatta Çin’de bile yıldız bir göksel kurt olarak tanımlanmıştır. Kadim Kalde’de (günümüzdeki Irak) Sirius “Rehberlik eden Köpek Yıldızı” olarak ya da “Köpek Yıldızı” olarak bilinmekteydi. Eski Akad Ülkesi’nde ise Sirius Güneşin Köpek Yıldızı olarak isimlendirilirdi. Güneş Eğitim Merkezi diye de adlandırılan eğitim sistemlerinin Sirius bağlantılı olduğu bilinirdi.
  Grek döneminde Aratus, efendisinin adımlarını izleyen, arka ayakları üzerinde duran ve ağzında alfa yıldızı Sirius’u taşıyan Canis Major’dan Orion’un muhafız köpeği olarak bahsederdi. Gerçeği öldüren zihin kavramı köpekten avcı ve katil olarak ya da cehennemin şeytani köpekleri olarak bahseden hikayelerde görülebilir.
  Manilius Canis Major’a  “yanan yüzlü köpek” adını vermiştir. Aynı zamanda da Büyük Köpek olarak da adlandırılan Sirius, Orion’un ayağının altında yeralan Lepus takımyıldızı ile temsil edilen yabani tavşanın peşinden gökyüzünden geçiyor görünmektedir.
  Eratosthenes gibi mitologlar takımyıldızın çok çevik bir köpek türü olan Laelaps’ı temsil ettiğini söylemektedir; mitolojiye göre hiçbir avı bu köpekten kaçamamaktadır. Laelaps’ın sahiplerine ait uzun bir listesi vardır. Bir hikayeye göre o, Zeus’un Europaýa verdiği köpektir ve Europa’nın oğlu olan Girit Kralı Minos onu Cephalus’un kızı olan Procris’e vermiştir. Köpek Procris’e asla hedefini şaşmayan mızrakla birlikte sunulmuştur. Ne var ki ironik bir şekilde, Cephalus Laelaps’la avlanırken onu kaza eseri öldürmüştür.
  Cephalus köpeği miras almış ve onu kötü bir tilkinin kırsal bölgede zararlar vermekte olduğu Athens’in kuzeyindeki Thebes’e götürmüş. Tilki öyle çevikmiş ki asla yakalanmaması onun kaderiymiş. Ama köpek Laelaps’ın da izlediği herşeyi yakalaması kaderiymiş.
  Neredeyse gözün yakalayabileceğinden daha hızlı olan, kendisinden kaçılamayan köpek, asla yakalanamayan tilkinin peşine düşmüş. Bir an için köpek avını yakalar gibi olduysa da ağzını kapattığında ısırabildiği tek şey hava olmuş çünkü tilki elinden yine fırlayıp kaçmayı başarmış. Bu paradoksun bir sonucu olamadığı için Zeus her ikisini de taşa çevirmiş ve köpeği tilki olmadan gökyüzüne yerleştirmiş.
  Bu Çin tradisyonunda Ruh ve Yıldız (Sing) kelimelerinin ikili anlamlarında belirgin bir paralellik görülür. Shin ve Sing, Ruh ve Öz için kullanılan iki kelimedir ve sık sık birbirlerinin yerine kullanılırlar, tıpkı İngilizcede olduğu gibi.
  Sabit yıldızların ve onların bulundukları bölgenin maddenin özlerini ya da maddenin ruhlarını içerdiği söylenir… Yaşayan bir ruh maddenin yüksek bir özüdür ve tekamül ettikçe bir yıldıza da dönüşebilir. Bu yıldızlar ve özler ise ilahlara dönüşür.
  Tıpkı ruhlar gibi yıldızların da ilahi simgeleri olduğu kabul edilir. Bu bilgi en çok astrolojide kullanılır. Yıldızlar kaotik, güçlü saflık alanlarından insanlığın dünyasına bakarlar ve insanlığın enerjilerini görünmez ama güçlü bir biçimde etkilerler.Yıldızlar da enerjidir, her şeyin enerji olduğu gerçeği pek çok konuya bakış açımızı değiştirecek, kadim bilgilerin hak ettiği saygıyı kazanmasına neden olacaktır.
  1993 Haziranında güneşimiz Sirius’u Dünyadan görünemeyecek şekilde örttüğünde geçen yüzyılın en büyük seli meydana geldi. Mississipi’nin suları, Nil Nehri kıyılarına taştı. Sel o yıl Ağustos’un ortasına kadar devam etti. Sirius güneşin ardından yeniden belirdiğinde ise sel suları geri çekildi ve hayatı tehdit eden kriz de dindi. Acaba bu da bizlere Sirius’tan gelen büyük enerji nehirlerinin bir yansıması olabilir mi?

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

17 Ocak 2012 Salı

Shiva Rea - Yogini Tutorials

Shiva Rea - Yogini (2010)



Quote: DVDRip | AVI / XviD 1799 Kbps | 720o400 | 25 fps | MP3 128 kbps | 75 mins
Language: English | Genre: Video Training | Size : 1.01 GB

A dynamic yoga practice designed specifically for women. Women are blessed with innate creative energy. This energy--called shakti--lies at the heart of life, yet it�s easy to become disconnected from it. Caught up in everyday activities, women can lose sight of their inner strength. In this rejuvenating yoga program, world-renowned instructor Shiva Rea offers five fluid practices to make you feel energized and powerful, vibrant and healthy.

The customizable Yoga Matrix caters to your time and energy level, allowing you to assemble the sequences any way you wish. Try a heart-centered practice, a flowing backbend segment, a series of empowering standing poses, and a healing meditation for relaxation. Tone your body and balance your mind as you revel in the gorgeous scenery and inspirational practice.

Set in Kauai under a breathtaking waterfall, Yogini nourishes the beauty, grace, and vitality within you.

Code:
Download Shiva.Rea.Yogini.part1.rar for free&#3
Download Shiva.Rea.Yogini.part2.rar for free&#3
Download Shiva.Rea.Yogini.part3.rar for free&#3
Download Shiva.Rea.Yogini.part4.rar for free&#3
Download Shiva.Rea.Yogini.part5.rar for free&#3
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

14 Ocak 2012 Cumartesi

Yaşam Enerji: Yaratmanın Püf Noktaları ve Sırları

Yaşam Enerji: Yaratmanın Püf Noktaları ve Sırları: Oldurmanın Püf Noktaları ve Sırları Oldurma, en basit tabiriyle bir şeyi oluşturma, yaratmadır. Buradaki yaratım yoktan...

Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale

Yaratmanın Püf Noktaları ve Sırları

Oldurmanın Püf Noktaları ve Sırları
Oldurma, en basit tabiriyle bir şeyi oluşturma, yaratmadır. Buradaki yaratım yoktan var etme değil, olanı dönüştürmedir. Yani bir tür ruhsal enerji çevrimidir. Ruhumuzdaki potansiyel yaratım enerjisini evrene yansıtarak, evrende değişiklikler yaratmanın sanatıdır.
Hepimiz bunu The Secret’tan artık biliyoruz veya en azından duyuyoruz. Ama ben burada aslında arkadaki dinamikleri ve püf noktaları vermek istiyorum. Çünkü bahsettiğimiz kitap ve bununlala beraber çıkan nice kitaplar, birçoğunu incelemesem de, yeterli püf noktaları vermiyor. Birçoğu rant kazanmaya odaklı olduğu için boş bilgilerle dolu. Halbuki yaratım sanatı, maji ismi altında en eski ezoterik ve okült konulardan biridir. Eğer bu bilgeliği ve sanatı öğreneceksek bunun için new age akımlarından çok, daha eski mistik kültürlerin öğretilerine bakmalıyız. Eğer yeterli bir incelememiz yoksa bu süreç bizim için tehlikeli bile olabilir.“İnan, olsun” kalıbı doğrudur ama eksiktir. İnanıp Ol’durmanın da bir prensipleri, bir mekaniği, ilmi boyutu hatta mühendislik işleyişi vardır. Ol’durmanın gücü, Yaratıcı’nın yarattığı düzenin bir işleyişini kapsar. 
Yasalar
Bir şeyleri yaratma yani ol’durmanın arkasında bazı yasalar vardır. Bu yasaları harekete geçiren kilit yasa irade yasasıdır. İrade yasasının tezahürü istemektir ve istemek ile konsantrasyon, bu yasaları aktif hale getiren anahtarlardır. Kısaca şu yasalar ol’durmada işler: 
İrade Yasası: Her şey irademiz dâhilinde gerçekleşir ve bizi insan kılan iradedir. İrade, isteği yaratır istek de oldurmanın ana maddesidir. Bu yüzden evreni harekete geçiren irademizdir. İrademiz ne kadar güçlüyse, evrensel değişimleri yaratmak o kadar kolaydır. Bir şeyleri yaratırken başkalarının iradelerine karışmamak oldukça önemlidir, yoksa irade yasasına ters davranmış oluruz ki, bu evrensel düzeyde hoş bir etki yaratmaz. 
Çalışma ve teksir yasası: İsteklerimizin olması için yeterli bir enerji eşik değerini geçmeliyiz, bunun için de istekleri oluşturma konusunda ısrarcı olmalıyız ve enerjiyi yoğunlaştırmalıyız. 
Külli çekim yasası: İki şeyin birbirini çekmesi veya itmesi olayıdır, yaydığımız düşünceler benzer enerjileri çeker. Benzeşimle birlikte çalışır.
Benzeşim (Sempati) yasası: Ruhsal Dünya da benzerler benzerleri yaratır.
Tedriç yasası: Her şeyin bir aşamalı gelişimi vardır. Haliyle isteklerimiz de evrende belli aşamalarda gerçekleşir, bu yüzden isteklerin gerçekleşmesi için belli bir zaman diliminden bahsedebiliriz. 
Tüme- varım (Bumerang) yasası: Her enerji çıktığı kaynağa geri döner. Bu dönüş katlı (üç katı, yedi katı vs.) olarak olabilir. 
Parça Bütüne aittir yasası: Parçaya yapılan etki bütünü, bütüne yapılan etki parçayı etkiler. 
Buradaki yasaların işleyişi, alttaki aşamaları da tetikler. Bu yüzden önce bu dinamikleri bilmek, püf noktaların işleyişini çözmemize yardımcı olur. (Yasalarla ilgili daha fazla bilgi için bakınız: Varoluşu Sürekli Kılan Kozmik-Evrensel Yasalar ve bakınız: Varoluşu Sürekli Kılan Evrensel Yasalar II).
İstek- Israrcı olma 
Bir dileğimizi ne kadar çok ister ve ne kadar çok ona odaklanırsak, evrene yaydığımız enerji de bir o kadar güçlü olacaktır. Bunu telefon sinyaline benzetebiliriz. Eğer telefondaki sinyal düşükse, bir başka kişiyle kesik kesik konuşuruz ve kendimizi zar zor ifade ederiz, buna nazaran sinyal yüksekse sesimiz daha net çıkar. İşte bir şeyi çok istemek ve istekte ısrarcı olmak ilk koşuldur. İstemenin şiddeti, evrene ulaşım sinyalini yükseltir. Bu yüzden en hızlı gerçekleşen şeyler, o sırada en çok ihtiyacımız olanlardır.  Bunu hepimiz deneyimleriz. Bir anlığına parasız kalırız, ihtiyacımız vardır, öyle bir gönülden geçiririz ki, mucizevî bir şekilde elimize para geçer. İhtiyacın fazla olması da, o şeyi derinden istememize neden olur. Bu da daha kolay evrene isteği taşır. 
Hazırlanış – Düzen 
Tedriç ve çalışma-teksir yasasından bahsettik.  Anlık düşünceler ve yayılan anlık enerjiler, evrensel dengeden dolayı hemen dağılır. (Buna mühendislikte entropi yasası denir, her şey düzensizliğe doğru gider.) Bu yüzden bir şeyi sadece istemek, o şeyin olması için yeterli değildir. Enerji belli bir süre sonra dağılmaya meyillidir. Lakin her gün düzenli olarak isteğimize konsantre olursak, enerji yoğunlaşacağı için dağılmadan aynı bir enerji topu gibi evrene yollayabiliriz. Bunun için aynı saatte ve periyodik olarak yapmak oldukça önemlidir. Kendimize bir gün veya süreç belirleyelim -mesela 7 gün gibi- ve aynı saatte düzenli olarak çalışmayı yapalım. 
İkinci olarak bir dileğin gerçekleşmesi için ne kadar uzun bir ön hazırlık aşaması yaparsak, bir şeyleri gerçekleştirmek o kadar kolaylaşır. Çünkü ön hazırlığa başladığımız anda enerji zaten odaklanmaya başlar, odaklanmış enerjiye isteği yükleyerek göndermek çok daha kolaydır. Ön hazırlıklara örnek vermek gerekirse, bir mum veya tütsü yakabilir, bunun yanı sıra ortamı fiziksel olarak arındırıp temizleyerek, toplayarak, ortamdaki ruhsal enerjiyi de düzenleyebilir, çalışma öncesi banyo yapabiliriz. (abdest almak, enerjiyle arınmak vs.) Bu ön hazırlıklar aynı zamanda çalışmanın ne kadar önemli olduğu mesajını bilinçaltına gönderir ve bizi buna inandırır. Özellikle dileğimizi gerçekleştirmek istediğimiz alanı temizlemek, enerjiyi daha net aktarmamıza yardımcı olur. Çünkü dağınık odalardaki enerjiler de dağınıktır, bu da enerjiyi yoğunlaştırmayı zorlaştırır. Feng shui, bu noktada devreye girer. 
İmajinasyon (imgeleme)
Kızılderili bilgeler, “Bir kişiyi ne kadar net imajine ederseniz, o kişiye o kadar kolay şifalandırırsınız.” derler. Aynı şekilde bir şeyi ne kadar net imajine edersek, o şeyi gerçeğe dönüştürmemiz o kadar kolay ve güçlü olur. Bu çok kilit bir noktadır. Haliyle, mesela gerçekleştirmek istediğimiz şeyi bir kâğıda yazdıysak, kâğıdı avucumuzda tutarken, duygularını dahi hissederek dileğin gerçekleştiğini güçlü bir şekilde imajine etmeliyiz. Sonra bu imajinasyonun enerjisini kâğıda aktarmalıyız. Bundan sonra o dilek kâğıdını yakmak, yüklediğimiz enerjiyi serbest bırakmamızı sağlar. 
Enerjiyi yükseltmek 
İsteğimizi oldurmak için konsantre olurken bir taraftan da enerjimizi yükseltmemiz gerekir. Bunun kullanılan en eski metodu mantra veya zikir kullanmaktır. Önce yavaşça başlanılan mantrayı, git gide daha hızlı söylemeye başlarız. Hızlandıkça enerji yükselir ve enerji tavan yapana yani en yüksek hıza çıkana kadar mantrayı tekrar etmeye devam ederiz. Burada kullanılan mantranın illa Sanskritçe veya Arapça olması gerekmemektedir. Mesela ev istiyorsak “Evim Var”, para istiyorsak “Para bana geliyor” gibi kalıplar da yeterlidir. Eski şamanlar bu enerji yükseltmeyi, dans ile yaparlardı. Dans ederler ve dansı hızlandırırlar, sonra bağırarak, yükselttikleri enerjiyi evrene serbest bırakırlardı. 
Bir diğer enerji yükseltme yöntemi mantra kullanmadan imajinasyonla ışığı auramıza çekmektir. İlahi ışığı taç çakradan alarak tüm auramıza yayar ve ilahi Olanla bağlantıda olduğumuzu hissederiz. Böylece enerjimiz çalışma için yükselmiş olur.
Başka bir yöntem de çember oluşturmaktır. Bunun için çevremizde hayali çember yaratırız (mavi-beyaz renkte). Daha sonra ellerimizi havaya kaldırır ve “Bu alemle ruhsal alem arasındaki sınırı kaldırıyorum, çemberdeki tüm isteklerim evrende gerçekleşir” diyerek yavaşça elleri indirirken bir sis perdesini araladığımızı imgeleriz. Böylece yarattığımız sınırlı enerji alanında evrenle bağlantı sağlayacak güçlü bir ilahi mabet yaratmış oluruz. Bu yöntemi yapacaksak, çemberi hep aynı yerde açmanın faydası vardır. 
Kelam 
Yaratıcı “Ol” demiş ve Evren yaratılma sürecine girmiştir. Özellikle “OL” dendiğinin vurgulanması yani bu emrin ses enerjisi olarak verildiği ifadesi tesadüf değildir. Burada pek tabi ki gizli bir bilgi vardır. Fizik öğretmenim Nuray Hoca, her zaman “Sözler, evrene vurulan mühürlerdir” derdi bana. Gerçekten de bir şeyi sesli olarak kelimelere dökmek yani süptil düşünceleri, daha fiziksel enerji olan ses enerjisine dönüştürmek, bir şeyleri ol’durmayı kolaylaştırmaktadır. O yüzden bir şeyleri dilerken bunları sesli dilemek, enerjinin gerçekleşmesini kolaylaştıracaktır. Aynı şekilde olumsuz şeylerin de sesli söylendiğinde daha çabuk başımıza geldiğini fark etmişizdir. Bu yüzden ne söylediğimize çok dikkat etmeliyiz.
Enerjiyi Serbest bırakmak 
En kritik nokta burasıdır. Birçok insanın isteklerinin gerçekleşmemesinin tek sebebi enerjiyi serbest bırakmayı atlamalarıdır. Israrcı olduktan, dileği dileyip, enerjiyi yükselttikten sonra, bir anlığa isteğimize dair hiçbir şeyi umursamamak, bir hiçlik duygu durumuna geçmek durumundayızdır. Böylece yaydığımız ve odakladığımız enerjiyi serbest bırakırız. Eğer gerçekleşmesini istediğimiz dileğe çok fazla odaklanırsak, enerji akışını tıkarız ve dileğimiz evrene ulaşmaz. İsteğimize odaklanmalı ama buna bağlı ve bağımlı olmamalıyız, böylece enerjinin ve dileğin akmasına izin verebiliriz. Bu aynı su hortumunun üzerine basmak gibidir ve bu da suyun akışını engeller. İstedikten, odakladıktan sonra tam bir güvenle gerisini evrene bırakmalıyız ve daha fazla (ta ki ertesi gün çalışmayı tekrarlayana kadar) o isteğe odaklanmamalıyız. 
Eğer mantra kullanıyorsak, bunu bir bitiriş cümlesiyle yaparız. “Öyle Olsun!” “Dileğim Gerçekleşti” gibi bir niyetle bağırarak son noktayı koyar ve enerjiyi bırakırız. Bu üzerimizde ki yoğun enerjiyi atmak gibidir. Eğer kâğıda enerji yüklediysek, enerjiyi serbest bırakmak için dilek kâğıdını yakmalıyız.
Saf niyet-şüphesizlik- Sessizlik 
Dileği dilerken ve diledikten sonra olabildiğince saf bir niyete sahip olmalı ve şüphe gibi kötü titreşimli enerjilerden uzak durmalıyız. Onun gerçekleşeceğine dair tam bir güvene sahip olmalıyız. “Gerçekleşecek mi acaba?”, “Ne zaman gerçekleşir?”, “Olursa hayırlı olmaz mı?” Gibi soru işaretleri ve gerçekleşeceğine dair şüpheler, yaydığımız enerjiyi kesintiye uğratır ve evrene zıt bir enerji gönderir. Bu şüpheler evren için,“Evet ben bunu istedim ama bir tarafım istemiyor” demektir. Bu da gerçekleşmesini engeller ve enerjilere set koyar. Bu yüzden hiçbir şüphe olmaksızın, saf niyetle istemeliyiz. 
Eski gelenekler, bir diğer önemli noktanın, dileğimiz gerçekleşene kadar sessiz kalmak olduğunu söylerler. Dilediğiniz bir şeyi ve çalışmayı insanlara söylemek, enerjinin akışını kirletir. Bu yüzden sessizlikle, dileğinizi kutsayın ve gerçekleşene kadar bu konuyla ilgili enerjiyi kirletecek yorumlar yapmaktan sakının. Başkalarına söylemeniz ve başkalarının konuyla ilgili yorumları da enerjileri kirletecektir. 
Bütünün Hayrı 
Her daim çalışmayı yaparken “bütünün hayrına” demeyi unutmayın. Bir şeyleri ol’dururken bir denge süreci vardır. Hayırlı olanı ol’dumak için “bütünün hayrına” diye niyetlenin ve sonra evrene tam olarak güvenin sahip olun. Bütünün hayrına derken içinizde şüphe veya korku olmasın, bunun yerine tam bir teslimiyet duygusu sizi sarsın. Zaten bütünün hayrına diyerek, hayırlı olmayacak enerjileri engellemiş oluruz. Öte taraftan dileğimiz gerçekleşmezse, bunda bir hayır olduğunu bilmeli ve önümüze bakmalıyız. 
Eğer bu püf noktaları, isteklerinizi gerçekleştirme konusunda takip ederseniz, dileklerinizin daha kolay gerçekleştiğine şahit olabilirsiniz. Bunları her tür dilek çalışmanızda (The Secret, Reiki, Dilek kâğıtları vs.) kullanabilirsiniz. İçinde olduğumuz dönem zaten Spiritüel anlamda dileklerimizin daha hızlı gerçekleştiği bir dönemdir.  Haliyle bunlar bizim süreci daha iyi kontrol etmemizi sağlar. Bir sonraki sayıda, bu püf noktaları kullanarak yapılacak bazı dilek çalışmalarını vereceğim. Tüm dileklerinizin, bütünün hayrına, gerçekleşmesi dileğimle…

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Aynı hayatı defalarca yaşayan hepimiz için.. - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler

Aynı hayatı defalarca yaşayan hepimiz için.. - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Her şey monoton bir hayatın ağına takılmakla başladı. Kafanızı dışarıya uzatmaktan korktuğunuz fanusunuzda öylece oturdunuz. Her sabah aynı şeyleri yapmaktan hiç bıkmadınız. Eğlenceleriniz bile aynıydı ve amaçlarınızın biçimi hep o önünüze sürülen kalıplardan ibaretti. Hayatı algılayışınız başkalarının algıladıklarından örneklerdi. Her şey olumsuz değildi belki ama içinizdeki kapasitenin keşfine çıkmadan kabullenmiştiniz dörtte birinizle yaşamayı. Hep büyük insanlara hayranlık duydunuz ve radikal değişimleri yapanları şaşkınlıkla karışık izlediniz. Özendiniz ve ya kıskandınız. Olmayı dilediğiniz hayatları, sorumluluk duygusuyla halının altına ittiniz. Onlar oradaydı ama görmezden gelmek daha kolaydı.
Her gün maddi bir şeyleri, birilerine gücünüzü ispat etmek için satın almaya çalıştınız. Refahınız ve zenginliğiniz garantinizdi. Hayatınız, sigortalanmış mallarınızın güvencesiyle orada öylece dururken, yaşamadıklarınız içinizde ukde olmuştu. Bir gün gitmekten bıktığınız işinizi bıraktığınızda, sırtınızda çantanız, yanınızda sevdiklerinizle dünyanın başka kıtalarını, ülkelerini gezmek ve yaşadığınız şehirden ibaret olan hayatınıza bir parça anlam katmak, sorumluluklardan kurtulmak, kendinizle baş başa kalmak tek isteğinizdi belki.

- Sent using Google Toolbar

Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale