Yaşam Enerji: Tatil Felsefesi - Cebiniz zengin, zihniniz fakir k...: Felsefe peşinde koşturup yorulmaktan korkmayın. Öyle bir gün gelecek ki, para yerine herkes felsefeye muhtaç olacak. Cebiniz zengin,...
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng ShuiMetafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ...Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi
Keyifli ve Doygun zaman geçirmek isteyenlerin tek adresi... Unusual Life Game Forums
2 Ocak 2012 Pazartesi
Tatil Felsefesi - Cebiniz zengin, zihniniz fakir kalmasın.
Felsefe peşinde koşturup yorulmaktan korkmayın. Öyle bir gün gelecek ki, para yerine herkes felsefeye muhtaç olacak. Cebiniz zengin, zihniniz fakir kalmasın. Cesaret ister hayatı kendimize has kılmak, o halde de saklamak. Aynı noktada tekrar tekrar açılan deliklerin üzerinden çok kez geçip yama yapmak gerekir, mükemmel yaşamı aktifleştirmek için. Bıraktığımız gibi kalmayacak olan çok detay var hayatımızda. Felsefe bunları kapsar işte. Değişkenlik gösterebilen, bireysel düşünce tarzımız. Sadece korkuluk görevi görmemesi gerek beynimizin tam ortasında durup. Düşünceleri korumaktan çok, desteklemek için var edilmiştir kendileri. Bir başına ortaya salınmış felsefe, kimsenin ekmeğine yağ sürmez. Düşünce; yağ sürülmüş ekmek ile güne başlar, kahvaltı niyetine. Uyandığında yanında görmek isteyeceği şey felsefedir. O’nu kendimize özel kılmayı öğrenmeliyiz. Felsefe peşinde koşturup yorulmaktan korkmayın. Öyle bir gün gelecek ki, para yerine herkes felsefeye muhtaç olacak. Cebiniz zengin, zihniniz fakir kalmasın. Birkaç zaman evvel memur olmayana verilmeyen kızlar, az bir zaman sonra beyin fakiri olanlara verilmeyecek. Çünkü insanlar yöneticinin felsefe, yönetilecek olanın düşünce olduğunu anladı ve daha da iyi kavrayacak. Maneviyatın taban yaptığı bir dönemi analiz ediyoruz şu sıralar. Bir tanıdığımızın bilgi edinmemiz için verdiği ansiklopedilerin, kitapların yerini, arkadaş sohbetlerinde satılan felsefeler aldı artık. Rekabet ortamı doğdu tabi ve sahteler türedi doğal olarak. Bu hususta ''korsan yapılanma'' benim için; başkasının düşünce tarzını benimsemektir, felsefesini edinmektir. Okuduğumuz kitaplardan esinlenip her satırını karakterimize zorla kabul ettirmek demektir. Bunlara hiç gerek yok… Her gün yükselen hayat grafiğini gözlemlemenin temeli; kendi felsefelerimizi oluşturmaktan geçiyor. Soyutlamak gerek kendimizi her şeyden. Tamamen değil, sadece bir parça. Etrafımızdakilerin gözlerine bakarken, kendi aklımızı çalıştırmak çok zor olmasa gerek öyle değil mi? İki işi bir arada yapabilecek kadar yetenekli varlıklarız ne de olsa. Ufak yaşlarda sergilediğimiz davranışlarımız tutarsızdır. Yetişkin olunca da işler böyle giderse, sorun teşkil etmesi kaçınılmazdır. Bu yüzden, yetişkin olunca düşünerek hareket etmek mecburiyetindeyiz. Düşünmek, felsefe oluşturur. Felsefe hayatımızı özel kılar. Sadece kendimize ait olanı hissetmeliyiz. O’nu oluşturmak zorundayız. Yaşamadığımız bir olayı, yaşamış gibi anlatmak ile bir başkasının felsefesinin çatısının altına sığınmak benim kıstaslarımda eş değer. Peki, neden değişken bir ortamda sabit felsefelere mahkûm bırakıyoruz kendimizi? Hem de geçmişten bugüne? ''Yaşam koçu'' denilen tabir, benim için felsefelerimizdir. Bu koçluğun eğitim süreci de, tecrübelerimizdir. Belki biraz basit yargılıyor olabilirim olayı fakat neden olmasın? Kendi bildiklerimizi, ortaya sunabilmeyi başarmalıyız. Bilgi alışverişi elbet şart ama karşılıklı olmalı. Hep alış, sürekli tüketim bizi yanlışa itiyor. Biraz üretim, aza kanaat daha yararlı bir tarz. Dilimize her geleni serbest bırakmamalıyız. Aklımıza düşen her fikri ortaya atmamalıyız. Bilgileri süzgeçten geçirmeden rafa kaldırmamalıyız. Her birey önce kendisinin, daha sonra başkalarının kahramanı olmalı. Deneyimleri önce kendimizde yaşayıp, sonra etrafa yaşatmalı, anlatmalıyız. Sorguları sualleri kendimiz aşıp, sonra etrafımızdakilere bu konuda yardımcı olmalıyız. Her şeyin kusursuz olması imkânsız fakat herkesin doğrularının olması mümkün. Saygı temelini elden bırakmadan, felsefe piramidimizi kurabiliriz. Başkasının kurduğu bir piramidin en tepesinde, gökyüzüne yakın olmak bence aynı hazzı vermez. Demek ki neymiş? Kendi felsefelerimiz olursa, uygulandığında alacağımız haz daha farklı olacakmış… Bu bizim doğal hobimiz. Kullanmayı reddedemeyiz. Zaman bize hiçbir şey öğretmez, tecrübelerimiz öğretir. Hesap kitap sadece matematikte yapılmaz. İç dünyamızda matematikten çok daha fazla denklem, formül ve işlem var. O yüzden okumayı bırakmadan, aşağıdaki hayat denklemine bir göz atın. Zihninizi boş bir tarla olarak hayal edin. Felsefeleri filiz misal eyleyin. Kendinizi de ziraat mühendisi kadar konuyla alakalı tecrübeli varsayın. Varsayımlar kimseye zarar vermez. Besleyip büyütün filizlerinizi. Tecrübe burada, filizlerin büyüyeceği süreci temsil ediyor. Rolünüz çok basit, sadece gözlemlemek ve tarlanıza sahip çıkmak. Ürününüzün kalitesi, sizin hayatta ki değeriniz. Etrafınızda aynı eylemi gerçekleştiren birçok kişinin olduğunu unutmayın. Ona göre her hasat zamanı ardından daha iyiyi yapabilmek için çabalayın. Hayalin sonunda ne mi olacak? İlk satırlarda bahsi geçen şey olacak. Bir gün gelecek ki, felsefenin en az para kadar değerli olduğu ortaya çıkacak. Sizde bu durumu stoklu bir şekilde karşılamış olacaksınız. Zihin çatışmalarında da, bilgi alışverişlerinizde de yıllanmış felsefelerinizi koz olarak kullanacaksınız. Kim bilir belki de bu benim geleceğe dair görmek istediğimdir. İnsanlık için hayalimdir. Belki de şuan benim tam keşfedemediğim fakat sizin yaşadığınızdır. Ben şunu temenni ederim ki; umarım bir gün herkes kendi doğrularını listeleyebilir, bunların uğruna yaşayabilir, kendi felsefelerini savunabilir. Bilgilerini üslubuna göre çatışmalara sokabilir. Nüfus arttıkça felsefelerin aynı oranda olgunlaşması gerek. Ne de olsa, biz yeni gelenlere göre daha alaylı, daha tecrübeliyiz... Felsefe şehrinin içerisinden geçmeden gidilen yolun sonuna ulaşılmaz, yani tatile varılmaz. Genel anlamda yaşamın bize tatil kadar keyif verebilmesi için bu şehrin içinden geçip, tatile çıkmalıyız. Hiç uzakta değil, haritasız bile gidebilirsiniz. Felsefe şehri büyük düşünce tarlalarının arasında inşa edilmiş, nüfusu değişken, iklimi ılıman, herkese açık, her tarza uygun bir şehir. Hepinize bir adımdan bile yakın. “O” kendi kafanızın içerisinde! Başkalarınınkinde ya da esinlendiklerinizinkinde değil. İşte hepinize tatil şansı! Çalışıp çalışmayan herkes bu şehre toplansın, aynı şehirde fakat birbirimizden uzak güzel bir tatilin, yani yaşamın keyfini çıkartalım…
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi
Yaşam Enerji: Bireysel yolculuğumuzda Mücadele ve Direnç
Yaşam Enerji: Bireysel yolculuğumuzda Mücadele ve Direnç: Yaşamın İçinde Mücadele ve Direnç Her birimiz bireysel yolculuğumuzda kendimizi bulmaya çalışıyoruz. Yaşamımıza anlam verm...
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng ShuiMetafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ...Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng ShuiMetafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ...Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi
Bireysel yolculuğumuzda Mücadele ve Direnç
Yaşamın İçinde Mücadele ve Direnç
Her birimiz bireysel yolculuğumuzda kendimizi bulmaya çalışıyoruz. Yaşamımıza anlam vermeye çalışırken bir taraftan da mutlu olmanın yollarını arıyoruz. Bilsek te bilmesek te her birimizin hedefi özdeğerlerimize ulaşmak. Özdeğerlerimizin başında mutlu olmak, sevmek, sevilmek, değerli olmak, isim bırakmak, kendini ifade etmek gibi değerler gelmektedir. Yaşamımızın robotik davranış düzleminde kendisini ifade bulması ve bireyselliğimizi keşfetme yolculuğumuzda olan olaylar karşısında, başımıza gelen olayları anlayabilmemiz için tepki göstermeye başlamamız kısmen robotik olmakla beraber kısmen de farkındalık içinde olmaktadır. Robotik düzen bizim istemsiz otomatik olarak verdiğimiz tepkilerimizdir. Farkındalık devreye girmeye başlamasından sonra da dış dünyamızda olan olaylara karşı mücadele ve veya direniş içerisine gireriz. Mücadele aslında direnişin ifadesidir. İçsel direnişimiz, dış dünyamızda olan olayları anlayamamamız ve isteklerimizin gerçekleşmemesi durumunda olanları kabullenmeyişimiz ve olana karşı mücadeleye girişimizdir. Oysaki içsel direnişimizin kaynağı inanç sistemimizdir. İnanç sistemimiz iç özgürlüğümüze sınırlar koyar, gerçeğimizi yaşamamıza engel olur, bizim olan karşısında direnişimizde fiziksel olarak dış dünya deneyimimiz olarak ortaya çıkar. Bu deneyimler bazen kendi istek ve arzularımızın gerçekleşememesi olduğu gibi bazen de hastalık ifadeleri olarak ifade bulur.
Aslında mücadele edişimizle direnç gösterişimiz birbirinin aynısıdır, aynasıdır. Mücadele olmadan direniş olmaz, direniş olmadan da mücadele olmaz. Yolunda gitmeyen bir şey yoksa mücadele de yok demektir. Yaşamımızda başımıza gelen olayların bizim kendimizin oluşturduğu gerçeğinin farkındalığında değilsek, istemediğimiz olaylar başımıza geldiğinde dış dünyada bir şeylerin bize karşı direndiğini algılarız. Bu direniş algısıyla dış dünyadaki bir şeyleri değiştirmek için mücadele içine gireriz. Oysaki olan olayla bizim içsel inançlarımızın bağlantısı olduğundan mücadelemizde inançlarımızla sınırlı kalır. Oysa içimizde olan dışımızda olan ile aynıdır. İçimiz dışımızın birebir yansımasıdır. Bu gerçeği reddedişimiz, bir anlamda kendi gerçeğimize kendimizin direnç göstermesi demektir. Aslında bakıldığında kendi kendimizi bloke eden ve kendimizi sınırlayan bir bakış açısıdır bu. Kendi gerçeğimizi yaşamamıza kendimizin engel olduğu bir gerçekliktir. Seçeneksizlik oluşturan bu durum giderek içsel dengenin bozulmasına ve bizim özdeğerlerimize ulaşma hedefimizden uzaklaşmamıza neden olur. Paradoks o ki aslında hem arzu ve istekleri gerçekleştirmek isteyen, hem de aynı zamanda bu duruma kendimizin engel olmasına izin veren durumundayız. İşte bu durum illüzyonun ta kendisidir. Durumu tam tersine çevirdiğimizde ve dış dünya gerçeklerimizin oluşum kaynağının kendi içsel inanç sistemimizden ve arzu ve isteklerimiz için belirlediğimiz değerlerimizden kaynaklandığını farkedip kabullenirsek o zaman direniş ve mücadele sona erecektir. Bu durumda teslimiyet kendini ifade edecektir. Çünkü ortada değişmesi ve dönüşmesi gereken bir takım içsel kayıtlar var demektir. Bu kayıtların değişimi ve dönüşümü için ilk adım farkındalıktır. İkinci adım farkındalık süreci içinde algılama biçimimizi yeniden gözden geçirmektir. Bu süreçte nelere niçin direnç gösteriyoruz? Neleri oldurmak için mücadele ediyoruz? Bunu niçin yapıyoruz? Bu şekilde davranmak bize ne kazandırıyor? Ne kaybettiriyor? . Egolarımız bizi nasıl yönlendiriyor? Yönlendiriyor mu? Bize ne göstermeye çalışıyor? Teslimiyet süresince kendimize soracağımız sorular bunlar olacaktır. Bu soruları sakin ve içtenlikle kendi içimize sorduğumuzda, aldığımız cevapların kendi bilinçaltımızda olduğunu görebiliriz. İşte o cevaplarla aslında gerçekten dış dünya deneyimlerimizin gerçek nedenlerinin bilinçaltımızda gelişimimiz için ihtiyacımız olan içsel istek ve arzularımız olduğunu farkederiz. Bu farkındalık içsel barışı sağlayacaktır ki zamanla bu barış dış dünyamızda istek ve arzularımızın tezahür edişi olarak yansıyacaktır. Teslimiyet içinde aktif olarak eyleme geçmek yaşamımızda direniş ve mücadelenin yerini alacağı için artık özdeğerlerimizi gerçekleştirmemize bir engel kalmamış demektir. Böylece yaşamımız daha anlamlı ve daha keyifli, mutlu, bolluk, bereket içinde sürecektir.
Her birimiz bireysel yolculuğumuzda kendimizi bulmaya çalışıyoruz. Yaşamımıza anlam vermeye çalışırken bir taraftan da mutlu olmanın yollarını arıyoruz. Bilsek te bilmesek te her birimizin hedefi özdeğerlerimize ulaşmak. Özdeğerlerimizin başında mutlu olmak, sevmek, sevilmek, değerli olmak, isim bırakmak, kendini ifade etmek gibi değerler gelmektedir. Yaşamımızın robotik davranış düzleminde kendisini ifade bulması ve bireyselliğimizi keşfetme yolculuğumuzda olan olaylar karşısında, başımıza gelen olayları anlayabilmemiz için tepki göstermeye başlamamız kısmen robotik olmakla beraber kısmen de farkındalık içinde olmaktadır. Robotik düzen bizim istemsiz otomatik olarak verdiğimiz tepkilerimizdir. Farkındalık devreye girmeye başlamasından sonra da dış dünyamızda olan olaylara karşı mücadele ve veya direniş içerisine gireriz. Mücadele aslında direnişin ifadesidir. İçsel direnişimiz, dış dünyamızda olan olayları anlayamamamız ve isteklerimizin gerçekleşmemesi durumunda olanları kabullenmeyişimiz ve olana karşı mücadeleye girişimizdir. Oysaki içsel direnişimizin kaynağı inanç sistemimizdir. İnanç sistemimiz iç özgürlüğümüze sınırlar koyar, gerçeğimizi yaşamamıza engel olur, bizim olan karşısında direnişimizde fiziksel olarak dış dünya deneyimimiz olarak ortaya çıkar. Bu deneyimler bazen kendi istek ve arzularımızın gerçekleşememesi olduğu gibi bazen de hastalık ifadeleri olarak ifade bulur.
Aslında mücadele edişimizle direnç gösterişimiz birbirinin aynısıdır, aynasıdır. Mücadele olmadan direniş olmaz, direniş olmadan da mücadele olmaz. Yolunda gitmeyen bir şey yoksa mücadele de yok demektir. Yaşamımızda başımıza gelen olayların bizim kendimizin oluşturduğu gerçeğinin farkındalığında değilsek, istemediğimiz olaylar başımıza geldiğinde dış dünyada bir şeylerin bize karşı direndiğini algılarız. Bu direniş algısıyla dış dünyadaki bir şeyleri değiştirmek için mücadele içine gireriz. Oysaki olan olayla bizim içsel inançlarımızın bağlantısı olduğundan mücadelemizde inançlarımızla sınırlı kalır. Oysa içimizde olan dışımızda olan ile aynıdır. İçimiz dışımızın birebir yansımasıdır. Bu gerçeği reddedişimiz, bir anlamda kendi gerçeğimize kendimizin direnç göstermesi demektir. Aslında bakıldığında kendi kendimizi bloke eden ve kendimizi sınırlayan bir bakış açısıdır bu. Kendi gerçeğimizi yaşamamıza kendimizin engel olduğu bir gerçekliktir. Seçeneksizlik oluşturan bu durum giderek içsel dengenin bozulmasına ve bizim özdeğerlerimize ulaşma hedefimizden uzaklaşmamıza neden olur. Paradoks o ki aslında hem arzu ve istekleri gerçekleştirmek isteyen, hem de aynı zamanda bu duruma kendimizin engel olmasına izin veren durumundayız. İşte bu durum illüzyonun ta kendisidir. Durumu tam tersine çevirdiğimizde ve dış dünya gerçeklerimizin oluşum kaynağının kendi içsel inanç sistemimizden ve arzu ve isteklerimiz için belirlediğimiz değerlerimizden kaynaklandığını farkedip kabullenirsek o zaman direniş ve mücadele sona erecektir. Bu durumda teslimiyet kendini ifade edecektir. Çünkü ortada değişmesi ve dönüşmesi gereken bir takım içsel kayıtlar var demektir. Bu kayıtların değişimi ve dönüşümü için ilk adım farkındalıktır. İkinci adım farkındalık süreci içinde algılama biçimimizi yeniden gözden geçirmektir. Bu süreçte nelere niçin direnç gösteriyoruz? Neleri oldurmak için mücadele ediyoruz? Bunu niçin yapıyoruz? Bu şekilde davranmak bize ne kazandırıyor? Ne kaybettiriyor? . Egolarımız bizi nasıl yönlendiriyor? Yönlendiriyor mu? Bize ne göstermeye çalışıyor? Teslimiyet süresince kendimize soracağımız sorular bunlar olacaktır. Bu soruları sakin ve içtenlikle kendi içimize sorduğumuzda, aldığımız cevapların kendi bilinçaltımızda olduğunu görebiliriz. İşte o cevaplarla aslında gerçekten dış dünya deneyimlerimizin gerçek nedenlerinin bilinçaltımızda gelişimimiz için ihtiyacımız olan içsel istek ve arzularımız olduğunu farkederiz. Bu farkındalık içsel barışı sağlayacaktır ki zamanla bu barış dış dünyamızda istek ve arzularımızın tezahür edişi olarak yansıyacaktır. Teslimiyet içinde aktif olarak eyleme geçmek yaşamımızda direniş ve mücadelenin yerini alacağı için artık özdeğerlerimizi gerçekleştirmemize bir engel kalmamış demektir. Böylece yaşamımız daha anlamlı ve daha keyifli, mutlu, bolluk, bereket içinde sürecektir.
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
bireysel,
direnç,
mücadele,
yolculuğumuzda
1 Ocak 2012 Pazar
Alışmadık Alışmayacağız: Yaşar Kemal'in Kalemi...
Alışmadık Alışmayacağız: Yaşar Kemal'in Kalemi...: Y aşar Kemal (1923), yazdığı yapıtlarla dünyada yüz akımızdır. Çevremizde yalnızlaştığımız, sorunların sarmalıma dolandığımız bu günler...
Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar-- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları
Siyasi Forum Siyasi-Politik Haber - Makale - Yazılar-- Sosyoloji Toplum bilimi , sosyoloji ders notları
Alışmadık Alışmayacağız: Teokratik Düzenin Altyapısı
Alışmadık Alışmayacağız: Teokratik Düzenin Altyapısı: Teokratik Düzenin Altyapısı TBMM halkın iradesinin somutlaşmış şeklidir. M. Kemal kendisinin kurduğu TBMM’ye; kendisine başkomutanlık yetki...
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Alışmadık Alışmayacağız: Tarihten Dersler
Alışmadık Alışmayacağız: Tarihten Dersler: Tarihçi Enver Ziya Karal Hoca’nın deyişiyle “Osmanlı’nın dört paşası”ndan “Cumhuriyetin dört paşası”na geçiş pek zor olmamıştı. Bugün, t...
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)