Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

29 Şubat 2016 Pazartesi

Osmanlı'nın En Ürkütücü Efsanelerinden Biri: Vampir Yeniçeriler

Resmi kayıtlara da geçmiş bu mite hep beraber göz atalım...

Hortlak, vampir ve yeniçeri...
 
Osmanlı'nın En Ürkütücü Efsanelerinden Biri: Vampir Yeniçeriler
Balkanlardaki Türk kasabası Tırnova'da (Tırnava olarak da bilinir) geçen bu olay, Osmanlı tarihindeki bu tip enteresan 3-4 olaydan biri.


Rivayet göre; bazı ölü yeniçeriler geceleri mezarlarından çıkıp şehri talan ediyor, insanlara korku salıyor. Bunun üzerine mezarları tek tek tespit edilen "vampir yeniçeriler", tarihi mitlerden farklı olarak kalbe değil de göbek üzerine kazık çakılması ve ateşe vermek yerine çıkarılan kalplerin suda haşlanması gibi "ritüeller" ile yok ediliyorlar.

Olay o kadar ciddi ki; dönemin kadısı Ahmet Şükrü Efendi'nin bu dehşet veren olayı anlattığı mektubu ile beraber, Osmanlı Devleti'nin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi'nin 6 Ekim 1833 yılında yayınlanan nüshasına giriyor.
Kadı Ahmet Şükrü Efendi'nin mektubu
 
Osmanlı'nın En Ürkütücü Efsanelerinden Biri: Vampir Yeniçeriler
"Tırnova'da cadılar türedi. Gün battıktan sonra evlere dadanıp, erzak namına ne varsa; un, yağ, şeker, bal gibi şeyleri birbirine katıp içlerine bazen toprak bile karıştırıyorlar. Evlerin içlerine girerek yüklüklerdeki yorgan, şilte, yastık ve bohçaları didikleyip açıyorlar. Zaman zaman insanların üzerine taş, toprak, çanak çömlek attıkları halde kimse bir şey görmüyor. Birkaç erkek ve kadının da üstüne saldırdılar. Bunlara sorduğumuzda, 'Sanki üzerimize manda çöktü sandık!' dediler ama bir şey görmemişlerdi. Bu sebeple birçok mahalle sakini evlerini başka yerlere taşımak zorunda kaldılar. Halk, en sonunda bunun cadı işi olduğuna karar verdi.
Civar kasabalardan İslimye'de yaşayan ve cadı çıkartmakla şöhret bulmuş olan Nikola isimli bir Rum, bu işi halletmek üzere kasabaya çağrıldı ve kendisiyle işi halletmesine karşılık 800 kuruşa pazarlık edildi. Nikola, beraberinde getirdiği üzeri resimli bir tahtayla kasaba mezarlığına gitti ve bunu parmağının üzerine yerleştirerek çevirdi. Resimli tahta hangi mezara dönük durduysa o mezarın cadılı olduğunu gösterdi.

Resimli tahtanın dönük kaldığı mezarlar hayattayken şimdi kaldırılmış olan Yeniçeri Ocağı'na mensup iki yeniçeriye, Ali Alemdar ve Abdi Alemdar adındaki iki eşkıyaya aitti. Bunların mezarını açtığımızda karşılaştığımız manzara korkunçtu. Her ikisinin cesedini de yarım misli büyümüş, kılları ve parmaklarıyla tırnaklarını üçer dörder kat uzamış bulduk.
Mezarlar açılırken bekleşen bütün kalabalık bu manzarayı gördü. Bu iki zorba, yeniçeri ocağı kaldırılırken her nasılsa yaşlarının ileri olmasından dolayı cellât eline düşmeyerek ecelleriyle ölmüşlerdi. Sağlıklarında yaptıkları zorbalığın devamı olarak şimdi de kötü ruhları zavallı kasaba halkını rahatsız etmeye başlamıştı.

Cadıcı Nikola'ya göre, bunların sonsuza kadar ortadan kaldırılmaları için karınlarına birer ağaç kazık saplanması ve yüreklerinin kaynar suya atılarak haşlanması gerekiyordu. Mezarlarından çıkarttığımız ölülerin karınlarına söylendiği gibi birer ağaç saplayıp, yüreklerini dahi yerlerinden sökerek kaynar suya atıp haşladılar. Fakat bunların hiçbirisi kâr etmeyince Nikola bu sefer cesetlerin yakılması gerektiğini söyledi. Şer'an izin verildi ve cesetler hemen oracıkta yakıldı. Böylelikle çok şükür kasabamız cadı belâsından kurtulmuş oldu!.."


Yaşam ve İnsan için herşey Genel Kültür, Bilgi Bankası

Hiç yorum yok: