Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

25 Ekim 2010 Pazartesi

Beni Affet !

Fotoğraf Karelerindeki Çocuk! Beni Affet!
“Peşinden sürükleyen bir giz adını bulamadığım… Geceler boyu uykusuz gecelere mahkûm eden… Kır saçlı bir adam var karşımda… Karşısında tecrübesiz bir kız…
Ilık bir yaz yağmuru yağıyor bugün… Düşlerim ıslanıyor… Kafesine sığamayan bir beden… Hem ürkek hem çekingen… Hayalinde biri… Adını söylemeye korkuyorum… Unutmalıyım, biliyorum…”
Yine Ayten Alpman’ı dinliyorum şu an… Yine “Söyle buldun mu aradığın aşkı” diyor… Kulağımda o güzel ses, anlamlı sözler; kalbim buruk… Aklımda o çocuk… Günlerdir gözümün önünden gitmeyen görüntüsüyle sanki onun da kalbi bana küs, bana sırt dönmüş… Gözlerindeki mana… Kirli saçları, buğulu gözleri, küskün tavrı… Beni affet çocuk… Elini tutmadığım, gözlerine uzun uzun bakmadığım, seni anladığım halde anlamamış gibi davrandığım için beni affet!
Bir damla gözyaşı öder mi borcumu… Günlerce aklımı meşgul eden düşünceler… Bir kâse sıcak çorba… Borcumu öder mi? Hem bir daha seni bulur muyum? Neredesin çocuk?

***


Kimsesiz Çocuklar - Sokak Çocukları (Bizim Çocuklarımız)


Yine Ayten Alpman’ı dinliyorum şu an… Yine “Söyle buldun mu aradığın aşkı” diyor… Kulağımda o güzel ses, anlamlı sözler; kalbim buruk… Aklımda o çocuk… Günlerdir gözümün önünden gitmeyen görüntüsüyle sanki onun da kalbi bana küs, bana sırt dönmüş… Gözlerindeki mana… Kirli saçları, buğulu gözleri, küskün tavrı… Beni affet çocuk… Elini tutmadığım, gözlerine uzun uzun bakmadığım, seni anladığım halde anlamamış gibi davrandığım için beni affet!
Bir damla gözyaşı öder mi borcumu… Günlerce aklımı meşgul eden düşünceler… Bir kâse sıcak çorba… Borcumu öder mi? Hem bir daha seni bulur muyum? Neredesin çocuk?
***
Kim bilir kaç kez mendil satan bir çocuğun fotoğrafına rastlamışızdır. Kim bilir baskülle para kazanmayı bekleyen kaçına, otomobillerin arasında tehlikenin farkına varmaksızın, oyun oynarcasına cam silmeye çalışan diğerlerine… Karanlık çökmemişken şehrin üstüne aramızdayken, geceleri bir köşede büzülüp yatan çocuklar… Kimilerine tiner çekerken rastlarken, kimilerinin de hiç farkına varamamışız hayata kapanan gözlerimizle…
Fotoğraf çekmeye meraklı olanlarımız kim bilir onların kaç fotoğrafını eklemiştir albümlerine… Çamura bulanmış kıyafetleri, batık elleri, tozlu ayaklarıyla “Abla n’olur”, “Abi n’olur” deyişlerine kaç kez kulak tıkamıştır. Acı veren görüntüler dile getirilirken defalarca, acıya karşı duyarsızlaştığımızın kanıtı olmuştur sokakların çocukları… Katılaşan kalbimizin göstergesi bir o kadar da… Neden diye sormadan, toplumdan dışladığımız çocuklardan bazen ürkmüş bazen de söylemesi bile utanç veren tiksinti hissine kapılmışızdır…
Hâlbuki şanslarını kazanmak uğruna düşmüşlerdi belki de yollara… Kaybettikleri şansın peşinden iz sürüyorlardı… Bir varmışla başlayan masalda kırmızı başlıklı kızı ağına düşürmeye çalışan kurtla karşı karşıya kalmışlardı muhtemelen… Korkuyu unutmaya, soğuk gecelerde ısınmaya çalışıyorlardı tinerle… Önce köprü altı çocuklarıydılar, şimdi ise sokakların çocukları… Belki bir montları olsaydı… Yağmurdan koruyacak minik bir çatıları… Rüzgârı geçirmeyecek dört duvarları olsaydı… Bir de paylaştıkları bir sevgileri olsaydı… O zaman belki tineri sevmeyeceklerdi bu kadar. Okuyabilselerdi diledikleri kadar, kitapları olsaydı… Belki şiir yazabilselerdi, kalemleri olsaydı, yazmayı seveceklerdi tinerden daha çok… Üşümeselerdi, bir sobaları olsaydı, rutubet de koksa bir yastıkları olsaydı… O zaman, belki…
Oysa, onlar akşam karanlığı bastırınca gidecek bir evlerinin olmayışına hayıflanmaktan bile vazgeçmişlerdi. Hayat böyle bir şey mi yoksa değil mi bir fikirleri olmamalıydı… Hayattan bir beklentileri de… Başka insanlar gaddar olmalıydı mutlaka onlara göre… O çocuğa göre ben de gaddar olmalıydım… Ne acı!
En büyük zevkleri tiner ya da bally çekmek değil halüsinasyonlar görmek olmalıydı… Olmayan güzelliklerin yanı sıra çirkin olan her şeyi unutmak olmalıydı… Yok olmak ve var olmak bir olmalıydı… O çocuk beni de unutmak istiyor olmalıydı… Yalvaran bakışlarına cevap vermediğim için… Ona kapılarımı açmadığım, sıcacık bir banyoda yıkamadığım, sıcak bir çorba pişirmediğim, bir anne şefkatiyle başını okşamadığım için… Beni unutmak istiyor olmalıydı… Ondan korktuğum, gözlerimi gözlerinden kaçırdığım için… Onun küçük bir çocuk olduğunu unuttuğum için beni unutmak istiyor olmalıydı…
***
Elini tutmadığım, gözlerine uzun uzun bakmadığım, seni anladığım halde anlamamış gibi davrandığım için beni affet çocuk!



Kimsesiz Çocuklar - Sokak Çocukları (Bizim Çocuklarımız)

Hiç yorum yok: