Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

26 Ocak 2012 Perşembe

Yaşam Oyunu - Yaşam Bize Sunulan Bir Oyun Mu?

YAŞAM OYUNU VE BU OYUNDAKİ YERİMİZ






‘Gerçek başarı oynadığınız oyunu şekillendirmektir; bulduğunuz oyunu oynamak değil.’
Yaşam başlı başına bir oyundur ve bu büyük oyun içinde oyunlar, oyuncaklar gizlidir. Tüm küçük oyunlar büyük yaşam oyununda kazanmak, bu oyunun üstesinden gelmek için birer araçtır. Yaşam sınırları belli olmayan ancak kişilerin kendi çizecekleri bir oyun alanıdır. Bu alanı sınırsız çizmekte yâda sınırları dar çizmekte kişinin kendi elindedir.

Alışmadık Alışmayacağız: Bekir Coşkun, Uğur Mumcu'nun katili / Hâlâ soracak...

Alışmadık Alışmayacağız: Bekir Coşkun, Uğur Mumcu'nun katili / Hâlâ soracak...: Bekir Coşkun, bugün kaleme aldığı 'Öldürmeye Devam Ediyorlar...' başlıklı yazısında 'Uğur Mumcu'nun gerçek katillerini hâlâ bilmiyor musun...

Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri

25 Ocak 2012 Çarşamba

Ayak Mantarı na Bitkisel Çözüm

 Ayak mantarları genellikle parmak aralarında oluşan rahatsızlıklardır. Nadiren ağrılı olabilirler. Genellikle aşırı kaşıntı yaparlar. Özellikle ayak parmaklarının arasında koku ve beyaz döküntülerle kendilerini açığa vururlar. Sağlığı tehlikeye sokan ciddi faktörlerdendir.
Etkileri
  • Ayakta döküntüye neden olurlar. ayak mantarı
  • Ayak kokusu yaparlar.
  • İleri derecede kaşınmalar deride tahrişe neden olur.
  • Bazı vakalarda koku ve tahrişle birlikte alerjik reaksiyonlarda görülebilir.
Bulaşma Yolları:
Genellikle başkalarına ait terlik havlu vb. malzemelerin kullanımı veya toplu halde girilen ortak kullanıma açık havuzlar saunalar ve hamamlar ve buna benzer "yalın ayak" dolaşılan yerlerden bulaşırlar. Sağlık açısından ayak mantarı enfeksiyonuna yakalanmamak için bu gibi yerlerden çıkış ta mutlaka temiz su ve sabunla güzelce durulanılmalıdır.
Tedavi:
Genellikle belirli bir tedavileri yoktur. Ayakta oluşan mantarın cinsine göre bir tedavi yöntemi geliştirilmelidir. Genellikle sağlık açısından çok ciddi sorunlar doğurmadıkları için tedavi edilmek yerine geçiştirilirler. Fakat bu oldukca yanlış bir davranıştır çünkü, ayak mantarları tedavi edilmediklerinde parmak ve tırnak sağlığı açısından büyük olumsuzluklara neden olabilmektedirler.

Bitkisel Tedavi Yöntemi:
ayak mantar tedavisi Anadoluda genellikle mantar tedavileri için sarımsak kullanıldığına sıkça şahit olunmuştur. Sağlığı tehlikeye atmadan ve herhangi bir yan etki riskinden uzak durularak uygulanacak kısa süreli bitkisel(sarımsak) tedavi; Yüzeysel hastalık larda(ayak mantarı vakalarında) tam bir iyileşme sağlarken, ciddi “Ayak Mantarı Enfeksiyonlarında” 3-6 aylara varan ciddi rahatlamalar getirir.
Ayak Mantarı na Bitkisel Çözüm:
· Öncelikle 6-7 diş sarımsak alınarak içerisine az bir miktar tuz atılır ve dövülür.
· İyice dövülmüş ve lapa kıvamına getirilmiş sarımsak bir boş cam şişe içerisine alınır.
· Ardından üzerine alkol ilave edilir. (alkolün çok fazla olmaması daha iyi sonuç vermektedir.)
· Bu karışım 3-4 saat kadar bekletilir hatta ara ara sallanarak sarımsağın iyice tentürü çıkarılır.
· Bu sürenin sonunda şişede biriken sıvı süzülerek başka bir şişe veya benzerine alınır.
İşte Ayak mantarı tentürünüz hazır. Bundan sonraki aşamada bunu uygulayacaksınız. Bunun için aşağıdaki adımlara dikkat etmeniz. Önemlidir.
Sağlıklı Bir Ayak İçin Tentürün uygulanması (Ayak mantarı hastalığı)
· Öncelikle bu uygulamayı yatmadan önce yapmanız daha iyi olacaktır.
· Ayağınızı ılık ve sabunlu suyla bir defa yıkayınız.
· Daha sonra ayak mantarı için tentürün uygulanacağı yerlerdeki ölü derileri temizleyiniz. (Kıvrılmış bir bez parçasını ayak parmaklarınızın arasındaki ölü deriyi kaldırmada kullanabilirsiniz.)
· Ayak Parmaklarındaki ölü derinin temizlenmesinden sonra tentür bir pamuğa emdirilerek Ayak mantarının olduğu yerlere pamuk yerleştirilir. Bu işlem bütün enfeksiyon bölgeleri için uygulanır.
!!!ÖNEMLİ!!!!
Not: Bu uygulanan pamuklar 2-3 saatten fazla ayakta durdurulmamalıdır. Ayrıca ayak pamuklar alınır alınmaz yıkanmamalıdır. Yaklaşık 3-4 saat sonra ayakların yıkanması daha iyi sonuçlar için gereklidir.
Not2: Bu işlem 3-4 gün aralıklarla 15 gün boyunca sürdürülür. Ardından 2-3 ay kadar beklenir şikayet tekrarlarsa aynı işlemler yenilenerek tedaviye devam edilir.
Bazı Alternatif Yöntemler:
Bu yöntemler bir veya birkaç kişi tarafından sözlü olarak bildirilmiştir. Kullanımı sık değildir.
Ayak mantarı enfeksiyonlarına amonyak kimyasalının iyi geldiği söylenmektedir. Ancak bu amonyak kimyasalının nasıl uygulanacağı veya hangi dozda uygulanacağı hakkında doyucu bir bilgi yoktur.
!!!Dikkat!!!
Hazırlanan bu Ayak mantarı tentürü harici kullanımlar içindir. Ağızdan alınmaz.

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Ayak Mantarına Doğal Çözümler

 Mantar genelde erkeklerde ve gençlerde görülen bir enfeksiyondur.Mantar genelde ayak parmaklarında,ayak parmağı tırnaklarında görülür.Bu eneksiyona tinea pedis adlı bir mantar neden olur.Ölü deriyel beslenir,jimnastik salonları,soyunma odaları,duşlar ve yüzme havuzları gibi nemli ve sıcak ortamlardan bulaşır.Mantar hastalığı bulaşıcıdır ve ıslak zeminlerden,mantarlı kişinin giydiği ayakkabı ve çoraplardan bulaşır.
Belirtileri:Parmak aralarında yanma hissi,kaşıntı,kızarıklık,pullanma,kabarcıklar.
Doğal Çözümler

1-Çay ağacı yağı.Yeteri kadar suya 40 damla çay ağacı yağı ekleyin.Ayaklarınızı bu suda 10 dakika bekletin.Ayak banyosundan sonra ayaklarınızı havluyla kurulayın ve saç kurutme makinesiyle ayaklarınınızda hiç nem kalmayıncaya kadar kurutun.Tırnaklar kesilmiş olmalı.Tırnakların altında dahi hiç nem kalmamalı.Azıcık bir nem bile mantarın yaşamını sürdürmesine yeter.ayaklarınızı iyice kuruttuktan sonra mantarlı bölgeye birkaç damla çay ağacı yağı sürün

2-Zeytin yaprağı ekstresi kullanın.Zeytin ağaçı bakteri,mantar ve parazitlere karşı korunmak için kendi antibiyotiğini üretir.Zeytin yaprağı ekstresi mükemmel bir antiviral ajandır.Ayrıca zeytin yaprağı ekstresi uçuk,grip,bakteri,sıtma,mantar,iltihap,yüksek kan basıncı,diyabet,kronik halsizlik ve soğuk algınlığı için de kullanılabilir
3-Sarımsak dilimleri ya da suyu kullanın.Mantarlı bölgeye sarımsağı dilimleyerek koyun ya da sarımsak suyunu sürün.Üzerine çoraplarnızı giyin ve gün boyu orda durmalarını sağlayın.Bu yöntem mantar ilaçlarından daha etkilidir.
4-Pau d’arco çayı için,ayaklarınızı 10 poşet pau d'arco çayının demlenmesiyle elde edilen suyla 10 dakika banyo edin.
5-Aynı çorabı 2 kere giymeyin ve ayaklarınızın kuru olmasına dikkat edin.Ayaklarınınzın sürekli kuru olmasını sağlamak bile tek başına mantarı yok edebilir çünkü mantar yaşamak için nemli bir ortama muhtaçtır.
6-Altı tane asprini yarım bardak sirkede ezin.İyice çalkalayın ayaklarınızı temizleyip kuruttuktan sonra uygulayın.3 gün boyunca ya da mantar kaybolana kadar günde 3 kere uygulayın.
7-Aloe vera jeli kullanın.Aloe vera anti mantar özelliğe sahiptir.Mantarlı bölgenin üzerine sürün.
8-Aynısafa anti mantar özelliğe sahiptir.Aynısafa kremi yada aynısafa çiçeklerinin kaynama suyuyla yapılan ayak banyoları mantar tedavisinde etkili olur.

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Türkiye'nin Ezber Bozan Sıradışı Haber Gazetesi: "aurora"lar (kutup ışıkları) belirdi!

Türkiye'nin Ezber Bozan Sıradışı Haber Gazetesi: "aurora"lar (kutup ışıkları) belirdi!: Kutup bölgelerinde geceleri görülen ve hareketli ışık oyunlarıyla gökyüzünde büyülü görüntüler oluşturan "aurora"lar (kutup ışıkları) b...

Internet Technology Design World --------------- Bilim ve Toplum - Bilim ve Teknik -- -------------------- ,Bilim Network,Msn,Yahoo,messenger,Gmail,Hotmail,Cep, İPhone,Android

6.Hisse bilimsel onay

6. HİSSE BİLİMSEL ONAY
   Astroset olarak; sitemizin temel yayın amaçlarından biri olarak, Parapsikoloji ve Metafizik olarak adlandırılan 5 duyuyu aşan olguların bilimin ışığı altında ele alınmasının yararlarını ve gerekliliğini sürekli olarak vurguluyoruz. Hatta ülkemizde de en kısa zamanda ciddi ve bilimsel verilere dayanan Parapsikoloji ve Aşkın (Transandantal) Şuur hallerini tanıtan enstitülerin kurulmasını diliyoruz. İnsanı böylesine yakından ilgilendiren ve “Bireysel Gelişim” adına büyük bir ciddiyet taşıyan fenomenleri yaşayanların bilimsel etütler içinde incelenmesinin yararı açıkça ortada. Bu karara varmamızı siteden danışma almak isteyen binlerce genç arkadaş sağladı. Aksi halde o insanlar ya şarlatanların eline düşüyor ya da olağanüstü bir çaba ile kendi kendilerini eğitmek, zor, dar ve acılı yollardan geçmek zorunda kalıyorlar. Bütün dünya üniversitelerinde Parapsikoloji kürsüleri ve binlerce bu konularda
araştırma yapan enstitü varken, bizim ülke olarak bu konuları görmezden gelmeye çalışmamız şaşırtıcı bir durum ve anlaşılır bir gerçeklik değil. Bilim adamlarına göre yapılan son deney ve araştırmalar, "altıncı his" denilen şeyin "bir söylenti ya da metafizik" olmadığı konusunda ciddi deliller ortaya koydu.
  Amsterdam Üniversitesi profesörlerinden psikolog Dick Bierman, tüm zamanların en "ciddi" paranormal deneylerinden birini geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdi. Bir grup "sıradan" vatandaş, Hollanda’da bir hastanede en son teknoloji ürünü cihazlarla incelendi. Prof. Bierman, beyin faaliyetleri ultrasonografik cihazlarla izlenen deneklerden bir kısmı hakkında edinilen verilerin, bu insanların "olayları önceden sezebilme" yeteneklerine sahip olduğunu kanıtladığını açıkladı. Elde edilen verilere göre beynin işleyişi, bazı kritik olaylar olmadan hemen önce belirgin bir biçimde değişerek yoğunluk kazanıyor. (06.05.2007-Hürriyet)
  Geleceği Görmek Mümkün mü?
 
Araştırma sonuçlarını İngiliz Daily Mail Gazetesi’ne açıklayan Prof. Bierman, "Şimdi araştırmayı daha da ileriye götürüp kimlerin geleceği görmekte daha başarılı olduğunu keşfetmek istiyoruz" dedi. Cambridge Üniversitesi’nin Nobel ödüllü profesörü Brian Josephson da "Şu ana kadar bulunan deliller, ’gelecekten bilgi alma’nın mümkün olduğu yönünde ikna edici. Fizik biliminde bunu yalanlamak mümkün değil" diye konuştu. Son araştırmanın doğrulanması halinde, "aniden ürperme" ve "dejavu" gibi herkesin yaşayabildiği paranormal olaylar da bilimsel düzeyde açıklanabilecek. Bu son deneylerden önce yapılan bazı istatistiki çalışmalar da altıncı his konusunda önemli ipuçları vermişti. 11 Eylül saldırılarından kılpayı kurtulanların da "aniden bastıran bir karamsarlık" ve "tıbbi bir nedeni olmayan mide ağrısı" gibi hisler yüzünden İkiz Kuleler’e gitmekten son anda vazgeçtiği belirtildi.

 Stargate Projesi
 
CIA, 1970’lerde başlayıp 1995 yılına kadar sürdürdüğü çok gizli "Stargate Projesi"yle SSCB’ye karşı "psişik casusluk savaşını" kazanmayı amaçlıyordu. Projede görev alan Dr. Dean Radin, askerlerin bazı durumlara önceden tepki verdiğini kanıtlamıştı. Nobel ödüllü kimyacı Dr. Kary Mullis, devraldığı araştırma hakkında, "Tüyler ürpertici bir olay. İnsanların üç saniye sonrası da olsa geleceği görebildiğine bizzat şahit oldum" demişti.
 Bir yazar örneği
 
American Dowser Dergisinin Bahar 95 sayısı cilt 35’te yayınlanan yaşanmış gerçek bir 6 his öyküsünün binlerce ve yüzbinlerce hatta milyonlarca örneğine benzediğini ve bu tip örneklerin konunun daha iyi anlaşılması için sunulmasının yararlı olduğunu düşündük…
  Mahkemelerde görev yapan, zihinsel sağlık danışmanı Barbara Butter, bir klinik psikologu ve aynı zamanda da yazar. Yazarlıkla ilgili 6. hissini şöyle anlatıyor: “Ben bir yazarım. Bazen öyle olur ki haklarında özel ilgim ve bilgim olmayan karakterleri içeren ve konularının aklıma nereden geldiğini bilmediğim öyküler yazıyorum. Nasıl olduğunu bilmiyorum, ama kişi ve durumlar zihnimde kendiliğinden, rasgele oluşuyorlar.
  İki yıl önce ilk kısa öykümü yazdım. Öyküm Kanada sınırından değerli taşlar kaçıran, Vietnam’da savaşmış eski bir asker hakkındaydı. Yolda başına gelen bir olay onu, yaşam tarzını değiştirecek bir karara doğru yönlendirmişti; derken kayıp bir çocuğa rastlayıp onun yaşamının kurtulmasında önemli bir rol oynamıştı. Bu olay onun yeni bir kimliğe bürünmesine neden olmuştu.
  Bu karakteri seçmiş olmak beni bile şaşırttı. Çünkü Vietnam’da savaşmış askerler hakkında şahsen bir bilgim olmadığı için karakteri inandırıcı kılmam mümkün olmayacaktı. Fakat Vietnam savaşındaki olaylar konusunda herkesin sahip olduğu bilgiler dahi öykünün inandırıcı olması için yeterliydi. Bu yıl eski bir Vietnam askeriyle tanıştım. Onu daha önce iki kere görmüştüm ve dikkatimi çekmişti. Sonra bir sınıfta bir araya geldik. Çabucak birbirimize ısındık. Arada bir karşılaştığımızda bana kıymetli taşları Meksika sınırından kanun dışı kaçırma yollarını anlattı.
  Acaba diğer öykülerimden bazılarını da önceden seçerek yazmış olabilir miyim? Birbirinden uzak olup da kaderlerinde karşılaşmak olan insanların arasında akan enerjiler birçok değişik yollar ilerliyor olabilir. Yoksa enerjiler başka bir yolla iletilmek yerine, yazdığım sırada mı geçiyorlar? Belki yazar olduğum için bu, alıcı olduğum yollardan biri.
  Ben, hepimizi evrende çeşitli şekillerde henüz tanımlanmamış, değişik bağlantılarla birbirine manyetize olmuş, değişik türlerin iki kutuplu çekimleriyle yaşamını sürdürebilen enerji partikülleri olarak düşünüyorum. Acaba daha tanıyamadığımız başka hangi önceden sezme yolları olabilir?”
  Bilimin Üniversite düzeyinde yaptığı araştırmalar, hem meslektaşları hem de 6.ıncı Hissi deneyimlenen halk açısından çok yararlı. Önümüzdeki günler bu olguların bilimin ışığında pırıl pırıl aydınlanacağı günler ve dünyamızın da hep iddia edildiği gibi büyük bir değişim sürecine girdiğinin de bir işareti.
  Beş duyunun dışına taşan ve Parapsikoloji Bilimi tarafından Extrasensory Perception” olarak adlandırdıkları (duyu dışı algılamalar) “Alışılagelmişin Dışı Farklı Psikoloji” anlamına gelmektedir. Telepati, telekinezi, duru görü çalışmaları ve özellikle duru görü olayları günümüzde daha  sık görülmektedir.
  Duyu dışı algılamalar geçmişi, şimdiki zamanı ve geleceği algılamak olarak üçe de ayrılabilir. Ve bu araştırmalar bilimsel ensitülerde incelendiğinde insanla ilgili çok daha derin gerçeklere de ulaşılır. Ve böylelikle insanın en değerli yönü dejenere olmaktan ve dejenere edilmekten kurtulur…

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

23 Ocak 2012 Pazartesi

Kitap Özetleri, Kitap Özeti / E-Kitap - E-book: ömer coşkun 3000 sayfa şifalı bitkiler cd'si

Kitap Özetleri, Kitap Özeti / E-Kitap - E-book: ömer coşkun 3000 sayfa şifalı bitkiler cd'si: buradan indirebilirsiniz Hotfile.com: One click file hosting: ömer coÅ�kun 3000 sayfa Å�ifalı bitkiler kitabı.rar E-Kitap - E-book :k...

E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap

22 Ocak 2012 Pazar

Kral Google madness - Çıldırdık !..: Palyaçolar (Clown) - Palyaço Resimleri - Clown Pic...

Kral Google madness - Çıldırdık !..: Palyaçolar (Clown) - Palyaço Resimleri - Clown Pic...: Palyaço deyince aklınıza ne gelir? Düşünün ne gelir meselâ? Enine çizgili uzun çoraplar... Renkli koca bir şapka... Burunda domatese ...

Çocuklar için - Çocuk Dünyası Eğitim - Oyun - Eylence - Çocukca Çocuk Sitesi

Yaşam Enerji: Sirius Yıldızı

Yaşam Enerji: Sirius Yıldızı: Siriusyen enerjinin etkileri yaklaşık 17 yıl önce, 1993-1994 y...

Yaşam ve İnsan için herşey

Yaşam Enerji: Bir sembolü, ilksel birlik, başlangıç kavramları

Yaşam Enerji: Bir sembolü, ilksel birlik, başlangıç kavramları: BİR SEMBOLÜ "Gölgeler çoktur, fakat Güneş birdir." Bir sembolü, ilksel birlik, başla...

Yaşam ve İnsan için herşey

Yaşam Enerji: Psi araştırmaları - Parapsikoloji nasıl bilim oldu...

Yaşam Enerji: Psi araştırmaları - Parapsikoloji nasıl bilim oldu...: PSİ ARAŞTIRMALARI Dünya üzerinde varolan he...

Yaşam ve İnsan için herşey

Yaşam Enerji: Psi ve bilim / İlk bilimsel Psi araştırmaları

Yaşam Enerji: Psi ve bilim / İlk bilimsel Psi araştırmaları: İLK BİLİMSEL PSİ ARAŞTIRMALARI BAŞLIYOR İlk bilimsel Psi araştırmaları ...

Yaşam ve İnsan için herşey

Yaşam Enerji: Avrupa’da psi fenomeni

Yaşam Enerji: Avrupa’da psi fenomeni: AVRUPA’ DA PSİ ARAŞTIRMALARI Psi araştırma...

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng ShuiMetafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ...Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Avrupa’da psi fenomeni

AVRUPA’ DA PSİ ARAŞTIRMALARI
  Psi araştırmaları ilk kez bilimsel olarak Amerika’da başladı ama çok geçmeden, özellikle Londra ve Paris’e gidenlerin aktardıkları ile yeni araştırmaların haberleri Avrupa’ya da ulaştı. Kısa bir süre sonra, Çarlık Rusya'sının St. Petersburg Kenti’ne kadar bütün Avrupa kıtasında ve Kuzey’de düzenli araştırmalar yapılır oldu.
  Avrupa’da psi fenomenini incelemek üzere girişilen bireysel atılımların tarihi 1854 yılına uzanır. Bu tarihte Kont Agenor de Gasparin,
“Ruhlar, Dönen Masalar ve Doğaüstü” (Des tables tournantes du surnaturel et des Espprits, Paris, Dentu, 1854) adlı kitabında, İsviçre’de yapılan bazı “masa döndürme” deneylerinden söz ediyordu.
  Ertesi yıl Paris Bilimler Akademisi, Psi araştırmalarına ve genel anlamda paranormale karşı resmi bir cephe açmıştı. Bunu yaparken de bu konuyu incelemek zahmetine katlanmamıştı.
Gasparin
, Psi araştırmalarıyla ilgili fenomenlerin gerçekten var olduklarına ve insan iradesinin maddeyi uzaktan etkileyebileceğine karar verdi.
  Gasparin’in bulgularını, 1855 yılında Genova Akademisi’nden meslektaşı Profesör Marc Thury’ninkiler izlemişti. Prof. Thury adına
Psychode dediği, tüm maddeye nüfuz eden ve kuramsal etere benzeyen bir şeyin varlığını öneriyordu. Prof. Thury, bulgu ve görüşlerini, “Dönen Masaların Genel Fizik Açısından Yorumlanması ve Açıklanması” (Des tables tournantes, considerees au point de vue de la question de physique generale qui s’y rattache, Genova, Kessmann, 1855) adlı kitabında açıklamıştı.
  Spiritüalizmin kurucusu sayılan Allan Kardec ise çalışmalarına ciddi bir biçimde 1857’li yıllarda başladı ve ölümüne kadar geçen 12 yıl içinde de Spiritizm adını verdiği bilgiyi bir sistem haline getirerek bu konuyu anlattığı 5 kitap ve 2 broşür yayınladı.
Fransa’da ise Victor Hugo, ilk kez 1885 yılında psişik oluşumları incelemiş ve araştırmaları yazılarını etkilemişti.
  Astronom Camile Flammarion (1842-1925) psi fenomenlerini ilk kez 1865 yılında incelemeye başladıktan sonra çeşitli veriler toplamış ve bunları, “ Ölüm ve Esrarı” (La Mort et son mystere,1921), “Ölüm Öncesi” (Avart la Mort) ve “Ölüm Sonrası” (Apres la Mort) gibi ünlü kitaplarında yayımlamıştı. Flammarion aynı zamanda çok iyi bir astroloji araştırmacısıydı. Astronomi ile astrolojinin birbirinden asla ayrılamayacağını düşünürdü.
  Kardec’in
öldüğü 1869 yılında, psi araştırmaları tüm Avrupa’ya yayılmıştı. Aynı yıl Londra Diyalektik Derneği (London Dialectical Society) kırk çalışmalık bir dizinden oluşan bilimsel deneylere girişti. İki yıl sonra, 1871’de raporlarını yayınlayan dernek üyeleri, Gasparin ve Thury’ninkilere çok benzeyen sonuçlara vardılar:
“Bilinmeyen bir güç vardı ve bazen bir tür zeka tarafından yönetiliyordu.”

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Psi ve bilim / İlk bilimsel Psi araştırmaları

İLK BİLİMSEL PSİ ARAŞTIRMALARI BAŞLIYOR
  İlk bilimsel Psi araştırmaları 1851-1854 yılları arasında Philadephie’den Prof. Robert Hare’in alet kullanarak gerçekleştirdiği deneysel çalışmalarla başlar.
Robert Hare
b. 17 January, 1781, Philadelphia, Pennsylvania, U.S.A.
d. 15 May, 1858, Philadelphia, Pennsylvania, U.S.A.
Robert Hare was an American chemist who developed high temperature blow-pipe and a voltaic battery having large plates, used for producing rapid and powerful combustion, called a deflagrator.
  Parapsikoloji dünyasını bilimsel şartlarda inceleyen ilk bilim adamı, Harvard ve Yale Üniversitesi’nde Kimya profesörü olan Prof. Robert Hare (1781-1858) idi.
  Prof. Hare o zamanki ve şimdiki çoğu şüphecilerin aksine, Psi fenomenlerine adil bir şans tanımaya ve elindeki bütün imkanlarla incelemeye karar verdi. Araştırmalarında bazı mekanik aletler kullanan Prof. Hare, birçok bakımdan, Sir William Cookes’ın çalışmalarını hemen hemen yirmi yıl öncesinden gerçekleştirmiş oluyordu.
                       Sir William Crookes
 
Prof Hare, Psi ile ilgili bilimsel bulgularını 1855 yılında yayınladı.Psi Olgularının Deneysel İncelemeleri” (Experimental Investigations of the Spirit Manifestations) adlı bu kitabı büyük bir ilgiyle karşılanmış, iki yılda tam dört baskı yapmıştı. Yayıncılar kitabın reklamını “Bilimsel olarak ortaya konulan spiritüalizm” sloganı ile yapmışlardı. Böylece Prof. Hare, Psi fenomeni, insanın beş duyunun dışına taşan yetenekleri ve spirit yönüyle ilgilenen en ünlü kişilerden biri olmuştur. Daha sonra onun kadar ünlü başka bir bilim adamı Psi olgusu için parmak ısırttıracak cesarette çalışmalar yapacak ve cesur, yenilikçi insanların araştırmalarında sanıldığı gibi yalnız bırakılan kişiler olmadıklarını ispatlayacaktı. Ellerini gerçeğe uzatma cesareti bulanlar daima karşılığını aldılar…

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Fox ailesi

Parapsikoloji'nin bilim olmasına neden olan Fox Ailesi
  1847 yılının soğuk bir aralık sabahı, New York yakınlarındaki Hydesville kasabasında küçük ahşap bir eve taşınan Fox ailesi kısa bir zamanda kendilerini çevrelerine sevdirdiler. Hydesville kasabasında hemen herkes bu mutlu, neşeli ve birbirine bağlı aileyi tanıyor ve seviyordu.
  Olaylar, eve taşınır taşınmaz başladı. Üç ay boyunca sürekli garip gürültülere tanık oldular. Gürültüler periyodik bir şekilde evin her yanından geliyordu. Duvarlardan, giriş kapısından, mobilyaların içinden… Sesler, ilkin akşam üzerleri duyuluyordu. Her seferinde ailenin dört ferdi de kulak kesiliyor ve çoğu zaman da gecelerini uykusuz geçiriyorlardı. Aile bütün bunların anlamını bir türlü çözemiyordu.
  Hatta bazen nedeni asla anlaşılmayan eşya hareketleri ve yer değişmeleri de oluyordu. Önceleri bütün bu gürültülerin bazı sahtekarlar tarafından yapıldığını sanan aile, bu olayı çözmeye çalıştı ama tüm araştırmaları boşuna oldu. Tedbirler bir işe yaramadı, bu tip olaylara hiç inanmayan komşuları bile olayların gerçekliğini kabul etmek zorunda kaldılar. Gürültülerin oluşmasında insan gücünü ve anlayışını bazı nedenler söz konusuydu.
  İlk şaşkınlık devresi geçtikten sonra Fox ailesi, bu olaylara alıştı ve incelemeye koyuldu. Bazı belirtiler bir maksadı işaret ediyordu. Darbelerin sayısında düzenli bir hal vardı.!...
  Soruların yanıtı, 31 Mart 1848 günü çözüldü. Rastlantı sonucu çok şaşırdıkları bir keşifte bulundular. Bayan Fox, o Cuma akşamını şöyle anlatır:
“Yataklarımıza girdiğimizde vakit henüz erkendi. Ortalık doğru dürüst kararmamıştı bile. Biraz rahatsız olduğum için kendimi çok halsiz hissediyordu. Bu sırada bazı gürültüler duyarak, dikkat kesildim. Sanki odada bulunan ve görülmeyen biri, belirli aralıklarla eşyalara vurarak işaret veriyordu. Çocuklar da sesleri duymuşlardı. Bu garip sesleri, bir süre dinledikten sonra, kızlardan biri, parmağıyla masayı tıklattı. Ve odanın köşelerinden gelen bir vuruş, bunu bir yankı gibi yanıtladı! Az sonra, öbür kız da denedi aynı şeyi… Onun vuruşlarına da aynı şekilde yanıt verildi.
Küçük kızım Kate: ‘Bay çatal tırnak, ben ne yaparsam sen de onu yap’ dedi. Ve ellerini birkaç kez çırptı. Ses hemen yanıt verdi: Kızım ellerini kaç kere çırptıysa, ses de o kadar tıkırdadı. Bu sefer öbür kızım Margaretta atıldı: ‘Şimdi de ben ne yaparsam sen de onu yap’ dedi. Ve ellerini birkaç kez çırptı. Sesler, az önceki gibi, bunu da aynen yanıtladı!
 O anda, aklıma, bir yoklama yapmak düşüncesi geldi: ‘Gürültü yapan’dan kızlarımın yaşları kadar vuruş yapmasını istedim. Gerçekten, kızlarımın yaşları kadar darbe sesi duyduk. Önce bir on vuruş oldu, kısa bir ara verildi, arkasından yedi vuruş oldu. Sonra, uzunca bir süre sessizlik oldu. Ve birden, üç darbe sesi daha duyduk! Bu da bir süre önce ölmüş olan küçük kızımın yaş sayısıydı. Ve sordum: ‘Sorularıma böyle doğru yanıt veren, bir insan mı?’ Hiç ses gelmedi. Bu sefer: ‘Psişik bir varlık mı? Eğer öyleyse iki defa vursun!’ sözümü daha yeni bitirmiştim ki, iki darbe sesi duydum!”
  Böylece ‘Gürültü Yapanla’ Bayan Fox arasında olan ve daha sonra Tiptoloji adını alacak olan bu doğaüstü vuruşlarla bir çeşit alfabetik anlaşma sonucu, Bayan Fox onun kimliğiyle ilgili bazı bilgiler öğrenmeyi başarmıştı. Adının Charles Rhine olduğunu hayattayken ticaretle uğraştığını aynı evde yaşadığını ve otuz yaşlarındayken bir cinayete kurban gittiğini cesedinin evin bahçesine gömülü olduğunu söylemişti.

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Psi araştırmaları - Parapsikoloji nasıl bilim oldu?

PSİ ARAŞTIRMALARI
  Dünya üzerinde varolan her ekolün, her bilimsel araştırmanın kendine ait bir tarihçesi vardır. Her ne kadar psi ve psi araştırmalarının başlangıcı insanlık tarihi kadar eski ise de kurumlaşması ve bir bilim dalına dönüşmesi 1850’li yıllara rastlar.
  Mitolojilerde, efsanelerde ve ruhsal öğretilerde insanın beş duyunun dışına taşan yönleriyle ilgili sayısız örnek vardır ama
New York 'un Hydesville kasabasında yaşayan Fox ailesi, özel metotlarla ruhsal iletişimin kurulabileceğini ispatlayan ilk ailedir.
  Fox
kardeşlerin başından geçen olaylar ve psi yetenekleri konuyla ilgilenmek zorunda kalan birçok bilim adamı ve uzman tarafından incelenmeye alındı. Böylece Fox ailesi bugün dünya üzerinde milyarlarca kişiye hizmet veren Parapsikoloji adlı bilimin doğmasına neden oldular.   
                         
  Parapsikoloji nasıl bilim oldu?
  Her bilimin, gelişme ve yayılma süreci içinde tarihçe önemlidir. Herhangi bir olgu ilk defa nerede nasıl başlamıştır? Sorusunu yanıtlamak gerekir.
  Parapsikolojinin bir bilim dalı haline gelmesini sağlayan olaylar dizisi, 1847 yılında Fox ailesinde meydana gelen olaylarla başlamış ve bu evde olup bitenlerin basına yansımasıyla da çok kısa bir süre içinde bir dalga gibi bütün Amerika’ya yayılmıştır.
Ünlü Fox ailesi, baba John Fox, Anne Leah Fox ve genç yaştaki kızları Margaretta ve Kate Fox’tan oluşuyordu. Ayrıca Rochester’de yaşayan evli bir kızları daha vardı.

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Bir sembolü, ilksel birlik, başlangıç kavramları

BİR SEMBOLÜ
"Gölgeler çoktur, fakat Güneş birdir."
Bir sembolü, ilksel birlik, başlangıç kavramlarını ifade eder. Bunun yanında sembolün ilk hareketi başlatanı; yani Tanrı’yı sembolize ettiği, tüm olasılıkların toplamı ve aynı zamanda öz olduğu, merkez, tohum sembolleri ile bağlantılı olduğu ve ayrıca birin bölünemez olduğu bilgisi de vardır.
  Bir sembolü izole olmakla ilişkilidir ve önce düaliteyi, dolayısıyla da çokluluğu, onun ardından da nihai birliği başlatan prensip olduğu varsayılır. Bir sayısının iki temel özelliği vardır; birincisi ilk sayı oluşu, ikincisiyse diğer sayılardan oluşmadığı halde oluşan tüm sayıların içinde bulunmasıdır.
  Çin sembolizminde Bir sembolü yang’dır; yani eril, göksel ve uğurlu olandır. Taoizm’de Tao Bir’i yaratır, Bir ikiyi, iki üçü ve üç ise herşeyi yaratır. Çin felsefesine göre ilk başta En Büyük ve En Yüksek vardı ve bundan En Büyük Bir doğdu ve büyüdü; bu sonraları, iki ilke olan yin ve yang’a bölündü ve bunlardan da beş element (tahta, ateş, toprak, maden, su) doğdu. Bu beş elementten ise on bin nesne gelişti. Konfiçyüsçü düşünürler ve Lao-zi, Bir’in bir bütün ve Mükemmel varlık olduğunu ifade etmişlerdir. Yaratıcı faaliyetin asli gücü büyüktür, tüm yaratılış bunun sayesindedir ve bu güç tüm göğe yayılmıştır.
  Hıristiyan Tradisyonunda ise Bir, Baba olan Tanrı’nın, Uluhiyet’in sembolüdür. Yahudilikte Tanrı Adonai’nin, En Yüksek Olan’ın temsilidir. İslam’da bir sembolü birlik, Mutlak olan ve kendi kendine varolan Tanrı’dır. Pisagorculuk’ta ise Ruhun sembolü, herşeyin kendisinden sadır olduğu Tanrı, öz ve Monad’dır.
  Eski Türk yazıtlarında Kelam, “ağızdan ağıza aktarılan bir” olarak ifade edilir. Neo spiritüalizmin kurucu üstatlarından Ergün Arıkdal bir sembolü ile ilgili şu bilgileri veriyor:“Antropologlara göre bir sayısı ayakta duran insanın sembolüdür. Özellikle insan, dik duran bir maymun olarak ele alındığı zaman, bir simgesi daha anlamlı hale gelmektedir. Antropologlara göre insanın ayakta dik duran bir maymun olması onun akıllı ve zeki olmasından daha önemlidir. Çünkü ayakta durabilmesiyle zeka fonksiyonlarının pek çoğu harekete geçmiştir. Böyle zannedilmektedir. Yani insan ayakta duramasaydı bugünkü kadar akıllı ve zeki olamayacaktı. Ayakta durmasının kendisine sağladığı birçok faydalar vardır ve bu sayede çok değişik fonksiyonlarda bulunabilmiştir. Bu şekilde zekası ve aklı da gelişmiş olmaktadır. Dolayısıyla antropologlara göre insanın ayakta durması zeki ve akıllı olmasından önce gelir. Bu husus arkeolojik olarak birçok simgelerde gösterilmiştir; özellikle baston, dikili taş vs. bu objeler insan ile bir arasındaki ilişkiyi gösterir gibidir. Özellikle faal, aktif insanı… Hatta daha da ileri giderek, yaratma işlemiyle birleşmiş olan insanın da bir ile temsil edildiğini söylerler. Elbette bu antropologların, teorisyenlerin ve teologların ifadesidir ama genelde hep bu kanaldan hareket edilmiştir. Buna rağmen bir aynı zamanda ilkeyi, prensibi de simgeler. Bu, tek olan prensiptir. Bütün ortaya atılmış olan ne varsa prensip içinde tezahür etmiştir. Ve gene de bütün bu tezahürler sonunda bu tek olan prensibin içinde yok olurlar. Aşağı yukarı Kuran’daki “Sonunda Tanrı’ya dönersiniz” ifadesiyle bu prensip anlatılmış gibidir. Bu aktif bir prensiptir. Bir bakıma Yaradan’dır. Herşeyin kaynağı ve sonu, evrensel ve varlıkbilimsel merkez olan varlığın simgesel yeri de Bir’dir. Yani Bir olanla bütün bunlar anlatılmak istenir.
Ayrıca üstün bir varlık sevgisinin bilgisiyle insanı yükseltmek için vasıta olan vahiy de bir ile simgelenir. Bir bakıma vahiy yani tebliğlerin yekunu üstün bir varlık seviyesinin bilgisiyle insana gelmektedir. Tek bir merkezden çıkıp gelmektedir. Ve güneş gibi ışın saldığı için mistik bir merkez olarak bir kabul edilmiştir. Bir olandan intişar etmiştir. Burada bir ile birlik’i birbirinden ayırt etmek gerektiğini düşünüyorum.
Arapça’da vaht “bir” demektir. Bunlar her ne kadar aynı kelimenin türevleriymiş gibi görünüyorsa da anlam bakımından birbirlerinden farklıdırlar. Birlik, çokluğun birliğini ifade eder. Vahdet, çok olanın biraraya gelişidir. O tek başına, yegane olan anlamında değildir. Birleşmiş bir çokluğu; yokedilemeyen, bölünemeyen birliği anlatır.  Bir tür Mutlak Varlık gibidir. Müşterek bir ölçüsü yoktur. Mütealdir, biriciktir, bir bakıma Tanrı anlamına da gelir Vahdet… Çokluktan tekliğe indirgenmiş olmayı ifade eder. Ama bu “Bir Olan” anlamına gelmez. Örneğin, İslam Tasavvufundaki “Vahdeti Vücut”, yani mevcut olan, var olan, yaratılmış olan şeylerin birliği tekliği prensibi ele alınır ki burada Tanrı’yla birleşme manası yoktur. Çünkü orada kullanılan “Vahdet” kelimesi çokluğun birliğini ifade etmek için kullanılmıştır”.
  Tanrı’yı temsil eden bir sayısı sembolizmde bazen daireyle, bazen de noktayla ifade edilmiştir. Bir sayısı, sayıların ve harflerin birbirleri ile ilişkilendirilmesini temel alan okült çalışmalarda genelde alfabenin ilk harfi ile karşılanır. Allah sözcüğü, Arap ve Fars alfabesindeki, sayısal değeri 1 olan elif harfi ile başlar. Allah sözcüğünün ilk harfi de 1 şeklindedir ve ebcet hesabındaki değeri 1’dir.
  Bir her zaman aynı ve değişmezdir. Bu nedenle de kendisiyle çarpıldığında yine kendisini verir. Bir, Pisagorcular ve onların etkisi altındaki düşünürler tarafından gerçek bir sayı olarak ele alınmamıştır, çünkü Euclid’in kabulüne göre bir sayı birimlerin oluşturduğu bir toplamdır. Kobel’e göre bundan bir’in bir sayı değil bir yapıcı, diğer bütün sayıların temeli olduğu anlaşılır. Bir, sayıların ilk başlatıcısı olduğundan, tek sayı olsa da, eril ilkeye daha yakın durmasına rağmen hem eril hem de dişil olarak görülür. Bir, ilahiliğin sembolüdür çünkü ilahilik Ruh’tur. Ruh ise çoklukla tanımlanan maddeden tamamen farklıdır ve dolayısıyla bir’in zıddı yoktur. Bir Hint bilgesine göre “Bir, dünyaya ısı yayan güneştir”.
 Araştırmacı Schimmel’e göre Bir, ilksel bir’in, bir ikincisi olmayan ilahinin, kutuplaşmamış varoluşun simgesi olmuştur. Sembol, ilişkiyi, bütünlüğü ve birliği kapsar ve kendi içine dönüktür, ancak yaratılmış bütün varoluşun ötesinde durur. Gerçek birlik kavranamaz, ama bununla birlikte ortada bir düalite mevcuttur. Kutupsallık tanımayı sağlar. Sıfatlarla nitelenen herşey ancak kutupsallık sayesinde tanınabilir, örneğin büyük ve küçük; yüksek ve derin, acı ve tatlı gibi… İlahilikse bütün bunların ötesindeki mutlak varoluştur.


Kaynakça
· COOPER, J.C.; An Illustrated Encyclopedia of Traditional Symbols; Thames&Hudson; Slovenia, 2008.
·
 SALT, Alparslan; Semboller; RM Yayınları; İstanbul 2006.
·
 EBERHARD, Wolfram; Çin Simgeleri Sözlüğü; Kabalcı Yayınları; İstanbul 2000.
·
 SCHIMMEL, Ann Marie; Sayıların Gizemi; Kabalcı Yayınları; İstanbul 2000.


Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

DOKUZ SAYISI SEMBOLÜ

DOKUZ SAYISI SEMBOLÜ
   9 sayısı, 3x3’ün mutlak gücünden oluşur, o üçlü Triad, tamamlanma, erişmek, başarmak, başlangıç ve sonla, göksel ve ruhsal rehberlikle ilişkili bir sayıdır. Dokuz, dünyadaki cennetin sembolüdür ve bozulmaz bir sayıdır. İçiçe geçmiş iki üçgen figürü ile sembolize edilir ve bu iki üçgen aynı zamanda eril ve dişilin, ateş ve suyun, dağ ve mağara prensiplerinin de sembolüdür. Üçün karesi olan dokuz, Ortaçağ kozmolojisinde rehberlerin ve kozmik kürelerin düzenidir.
  9 sembolü, çoğu gelenekte göksel kürelerle ve 7 göksel kürenin ve sabit yıldızları içeren göğün üst kemerinin ötesinde olan en yüksek, dokuzuncu cennetle bağlantılıdır. İran ve Türk gelenekleri sıklıkla dokuz gökten sözeder. 9, Budizmde yüksek ruhsal gücün sembolü, göksel bir sayıdır.
  Üçlünün üçgeni, üçlünün üç kat oluşudur. Dolayısıyla dokuz, üç dünyanın tam bir imajıdır. Sayıların birliğe yeniden dönüşünden hemen önceki sonuncusudur. Şifa ritüellerinde dokuz, mükemmelliğin (par excellence) temsilidir, çünkü üçlü sentezi sembolize eder, yani hem bedensel, hem zihinsel hem de ruhsal düzlemlerde yeralır.
Dokuz sembolünün bazı yerlerde mükemmellik sayısı ya da nihai sır olarak da kullanıldığı görülmektedir. 3’ün birden kapsamlı olması gibi 3x3=9 insanlığın Tanrı’yla ilişkilerini daha iyi ifade edebilir ve gerçekleştirebilir. Meleklerin sıralanışı 9’ludur.
  Roger Bacon’a (6) göre astrolojide 9. Burç yolculuğa ve seyahat etmeye, dine, inanca ve ilahiliğe gönderme yapmaktadır. Tanrı’ya tapmanın, bilgeliğin, kitapların ve kutsal metinlerin burcudur ve genellikle büyük şans olarak da adlandırılan Jüpiter’in yönetimi altındadır. Bu nedenle 9, zaman zaman şans getiren bir sayı olarak düşünülebilir. Buna örnek olarak İsviçre’nin Aargau eyaletindeki bir gelenek verilebilir; bu eyalette hasadın sonunda toplanan son 9 mısırın bulana şans getirdiği söylenir ve buna “iyi şans tanesi” (glückskorn) adı verilir.
Kelt Tradisyonlarında
Kelt tradisyonlarında 9 sayısı oldukça büyük bir öneme sahiptir. Sayı, sekiz yönün ortasındaki 9. noktanın, merkez noktasının sembolüdür. Üçlü Tanrıçalar üç kere üçtür; dokuz Kelt bakiresi ve Bridget (1) rahibesi dokuz bakireyi sembolize eden dokuz beyaz taş vardır. Dokuz, 81 erkeğin koruduğu Beltane Ateş Ritüelleri ile ilişkilidir.
Hinduizmde
Hinduizmde; Ateş tanrısı Agni’nin, ateşin sayısıdır. Dokuzun karesi, seksenbir karenin mandalasını oluşturur ve bu da evreni kuşatır. Ateş sembolüyle olan ilişkisi Anne Marie Schimmel’in sembole atfettiği içerikle örtüşmektedir (3) Schimmel’e göre dokuz sayısı acı çekme ile bağlantılıdır, zira İsa günün dokuzuncu saati ölmüştür. 9 mükemmelliğe en yakın olan sayıdır.
İskandinav Tradisyonunda
İskandinav Tradisyonlarında; Tanrı Odin, insanlığın bilgeliğinin sırlarını kazanmak için dokuz gün ve gece boyuncaYggdrasil’de (4) asılı kalmıştır. Kuzeyli Persephone olarak tanımlanan Skeldi, karlar kraliçesidir, üç ay boyunca kendi dağında ve dokuz ay boyunca Niord’un (5) Denizi’nde yaşar. Dokuz, İskandinav-Cermen sembolizminde kutsal bir sayıdır.
Çin Tradisyonları’nda
Çin sembolizminde üçün karesi olarak dokuz çok güçlü bir eril sayıdır, ayrıca Yi-jing’de (Değişimler Kitabı) önemli bir rolü vardır. Eski Ritüeller Kitabı dokuz ayin sıralar: Erkek çocuğun erkekliğe ilk adımı, evlilik, kabuller, sefaretler, defin, kurban, misafirperverlik, törensel içki içmek, askeri gelenekler. Bu dokuz ayinin beş elementi simgelediği de eklenmektedir. Dünyanın başlangıcını anlatan Çin ansiklopedisi “Lü Bu-Wei”yin “Bahar ve Sonbahar”ında şunlar vardır: “Göğün beş tarlası, yeryüzünün dokuz bölgesi, ülkenin dokuz dağı, dağların dokuz geçidi ve denizlerin dokuz adası”. Efsanevi İmparator Yu’nun dokuz büyük nehri, dokuz büyük ejderha olarak ehlileştirdiği söylenir; Yu, dokuz büyük vilayeti gezmiş ve onları ölçmüş, yeryüzünü önce dokuz kare tarlaya bölmüş ve bunları da daha küçük dokuz tarlaya daha bölmüştür. Astrologlara danışılarak kurulmuş olan eski Pekin’in ortasında azizlerin azizi denilen bir meydan ve buraya çıkan sekiz yol vardır ve bu yüzden şehir dokuz kısımdan oluşur. Çin sembolizminde dokuz ruhsal gücün sembolü, tüm sayıların en uğurlu olanıdır. Feng Shui’ye göre arazi bölümünde toprağın ekilip biçilmesi için sekiz dış kare ve merkezdeki dokuzuncu olan kare vardır ki bu yüksek yönetici Shan Ti’ye adanmıştır ve bu tanrının ölçüsü olarak kabul edilir, ruhsal gücün bir temsilcisi olarak onun pozisyonunu göstermektedir. Kadim Çin’de dokuz sayısı I Ching’de ve 9 seremoniden bahseden Ritüeller Kitabı’nda önemliydi. Çin’in Han Hanedanlığı’nda 9 temelli bir kozmoloji bir süre kabul görmüştür (Ölüler diyarı, dokuz ilkbahar, dokuz dünya eyaleti, dokuz büyük dağ, gökyüzünün dokuz alanı vardır vb.)         
Alman Tradisyonları’nda
Bir öyküde Alman kahraman 9 gün ve gece suyun altında soluğunu tutar ve aynı süre boyunca uykusuz kalır; mızrakla vuruşu başkalarının 9 mızrağı kadar güçlüdür. Fareli Köyün Kavalcısının çocukları flütünün dokuzuncu tonuyla büyülediği söylenir.
Kedilerin 9 yaşına vardıklarında kendilerini cadılara çevirebildiği iddia edilir. Alman mitolojisinde Odin 9 gün 9 gece ağaca asılır ve bu süre boyunca 9 şarkı söylemesini öğrenir. Büyülü sayı dokuz belirli hastalıkların iyileşmesinde de rol oynar. 9 çeşit hastalık 9 özel bitkinin karışımıyla iyileştirilebilir. Eski halk masallarının çoğunda kahraman dokuz kat güçlüdür ve 9 önemli görevi yerine getirmek zorundadır.
Çeşitli Tradisyonlarda
Hıristiyanlıkta dokuz rakamı çok az yer tutar. Melekler korosunun üçlü triadları vardır ve cehennemin etrafında dokuz küre ve çan bulunur.
Kadim Mısır dininde ve kozmolojisinde üçün yüksek gücünün büyük önemi vardı. Mısırda herhangi dokuz tanrının çeşitli gruplaşmalarına Enneadlar ya da pedesjet adı verilirdi.
Greko-Romen Tradisyonunda, dokuz tanrı ve dokuz müz (2) vardır.
Yahudilikte; saf zekanın sembolü olduğu gibi gerçeğin de sembolüdür; çünkü çarpıldığında kendini yeniden üretir.
Kabalizmde temelin, zeminin sembolüdür. Maya tradisyonlarında; her birini Tanrının yönettiği dokuz yer altı dünyası vardır.
Pisagor Sembolizmi’ne göre; dokuz sayıların sınırıdır, diğer tüm sayılar onun içinde varolurlar.
M.Eliade’nin “semboller” kitabında “9” sembolizmiyle ilgili olarak bu sembolün, “yedi ya da dokuz dallı dünya ağacı”yla ilgili olduğunu açıklıyor. Dokuz dallı dünya ağacının öteki adları şöyle: evrensel ağaç, kozmik temel direk, kurban direği (Vedalar’da), dünyanın ekseni, gök ile yer arasında merdiven…
Şamanizm’de ise şaman kutsal ağaç gövdesinde 9 kertik açıyor, bunlara basarak 9.cu kertiğe çıktığı zaman “göğe yükseldiğini” ve orada Tanrı Ülgen’in huzurunda bulunduğunu haykırıyor…
Yeni Ruhçulukta
9 sayısı bir sona ulaşıldığının ve yeniden başlamanın haber vericisidir. Yeni bir doğumun veya filizlenmenin göstergesidir. 9 sembolü aşağı doğru inişi sembolize ettiği için Gökyüzünün Yeryüzüne inişinin yani İlahi Tebligatın da işaretidir. Gökyüzü Yeryüzüne ancak İlahi Tebligatla iner. Anne karnındaki fetüs de 9 ayda aşağı doğru iner yani doğumun, yeni doğuşun ifadesidir. 9’u gören içinde, yaşamında bir yeni doğuş ve yeni başlangıç, temiz ve aydınlık bir sayfa açılıyor anlamına gelir.
 
Dipnotlar
(1)  Kelt Tanrıçası
(2)
  Müzler veya Musalar, Yunanca Mousai sözcüğünden gelmektedir. Bu sözcük ise etimolojik olarak, akıl, düşünce, yaratıcılık
      yeteneği gibi anlamlara gelen "men" kökünden gelmektedir.
Yunan mitolojisinde, bunlar ilham tanrıçaları, ilham perileridir.
      Hesiodos
`un Theogony`sine göre, Müzler tanrıların kralı Zeus ile bellek tanrıçası Mnemosyne
'in kızlarıdır. Dokuz tanedirler.
(3)
  Bkz. ateş sembolü,
(4)
  İskandinav Mitolojisinde dünyayı taşıyan dünyayı ayakta tutan ağaç
(5)
  İskandinav deniz tanrısı.
(6)
  
Ortaçağ’da yaşamış İngiliz Bilimadamı ve filozof
Kaynakça
·
 BIEDERMANN, Hans; Dictionary of Symbols-Cultural Icons&The Meanings Behind Them; Meridian Printing; New York 1994.
·
 COOPER, J.C.; An Illustrated Encyclopedia of Traditional Symbols; Thames&Hudson ; Slovenia, 2008.
·
 EBERHARD, Wolfram; Çin Simgeleri Sözlüğü; Kabalcı Yayınları; İstanbul 2000.
·
 CIRLOT, J. E. ; A Dictionary of Symbols; Dover Publications; New York 2002.
·
 SCHIMMEL, Ann Marie; Sayıların Gizemi; Kabalcı Yayınları; İstanbul 2000.

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Sirius Yıldızı

  Siriusyen enerjinin etkileri yaklaşık 17 yıl önce, 1993-1994 yıllarında ortaya çıktı; bu dönem Sirius A’nın ve B’nin en yakın konumda oldukları son siklustu ve bu süreçte etki gücü büyük olan bu göksel cisme yönelik büyük bir ilgi oluştu. Tarih kitaplarının ve dünya dinlerinin bu Tanrı/Köpek yıldızı hakkında söyleyecek çok şeyi vardı. Bu makale atalarımızın büyük bir gizemini, Köpek Yıldızı Gizemini ve onun evrenimizin bu küçücük köşesine olan etkilerine yönelik inançlarını ve ilhamlı kavrayışlarını yansıtmaktadır.
  Sirius, insanlık tarihi boyunca tüm kadim halklar için bir merak ve saygı unsuru olmuştur. Kadim Vedalar’da bu yıldız lider yıldız olarak bilinmekteydi; diğer Hindu metinlerinde ise yağmur tanrısı Sukra, ya da Yağmur Yıldızı olarak bahsedilir. Köpek yıldızı aynı zamanda “havanın tanrılarını uyandıran ve onları yağmur çağırma çalışmasına yönelten” olarak da tanımlanıyor.
  Kadim Mısırlılar Sirius’a Nil Yıldızı ya da İsis’in yıldızı olarak saygı göstermekteydiler. Onun her yıl 21 Hazirandaki gün dönümünde (gece ile gündüzün eşit olduğu gün) şafaktan hemen önce görünmesi, Mısır tarımının bağlı olduğu Nil’in taşacağının habercisidir. Bu özel spiral (sarmal) yükselişe pekçok mabet yazıtlarında değinilmiştir, bu yazıtlarda yıldıza İsis’in ruhu olarak tanımlanan İlahi Sepat denilmektedir.
  Örneğin Mısır-Denderah’taki İsis-Hathor Mabedinde şu yazıt yeralmaktadır; “İsis, Yeni Yıl Günü’nde tüm ihtişamıyla mabette parlar ve ışığının içine ufuktaki babasının ışığını da karıştırır”. Arapça bir kelime olan Al Shi’ra Sanskritçede ortak bir kökene sahip olan Yunanca, Roma ve Mısır kültürlerine ait bazı isimleri andırmaktadır ve bu isimlerden “Surya”; “Güneş Tanrı”, son derece sade bir anlatımla “Parlayan Varlık” demektir.
  Güneşimiz Sirius Yıldızı ile kavuşum zamanından (4 Temmuz civarı) 35 gün öncesi ve 35 gün sonrası arasındaki süreçte Sirius güneşin ışınlarından görünmez olur. Kadim Mısırlılar ölülerini Sirius’un görünmez olduğu 70 gün boyunca gömmezlerdi çünkü Sirius’un ötealeme (spatyom) açılan kapı olduğunu düşünürlerdi ve bu kapının da yılın o döneminde kapalı olduğu düşünülürdü.
  Mitolojide köpek Sirius Göklerin gözeticilerindendir ve Samanyolu’nun köprüsünde belli bir yerde sabitlenmiştir ve adeta bir uçurumun üzerinden enkarnasyonları gözetmektedir. Sirius’un adaşı olan Köpek Yıldızı ise gücün, iradenin ve amaca yönelik sabrın sembolüdür ve bu özelliğiyle alçak ve yüksek şuur düzeyleri arasında köprü olmada başarılı olan inisiyeye örnek olmaktadır.
  Köpek Yıldızı’nın hemen altında Argo Gemisi adıyla anılan takımyıldızı yeralır. Astrolojik olarak gökyüzündeki bu bölge Yıldızlar Nehri olarak bilinir, burası yüksek şuur denizinin kapısıdır.
  Çinliler ise bu bölgeyi cennetle cehennemin arasındaki köprü, toplayıcı olan yargıcın köprüsü  olarak kabul etmişlerdir.
  Her iki hayat arasında Ruh geçmiş faaliyetinin yargılamalarını yapar ve aynı zamanda gelecekteki gelişimi için gereken koşulları belirler. Varlık arzulara, duygulara bağlı olduğu ve deneyime ihtiyacı olduğu sürece enkarne olmaya devam edecektir. Ruh mükemmelleşene değin Köprüyü geçemez.
  Sirius’un bir Göksel Köpek olarak tanımlanmasına klasik dünya tarihi boyunca sürekli rastlanmıştır, hatta Çin’de bile yıldız bir göksel kurt olarak tanımlanmıştır. Kadim Kalde’de (günümüzdeki Irak) Sirius “Rehberlik eden Köpek Yıldızı” olarak ya da “Köpek Yıldızı” olarak bilinmekteydi. Eski Akad Ülkesi’nde ise Sirius Güneşin Köpek Yıldızı olarak isimlendirilirdi. Güneş Eğitim Merkezi diye de adlandırılan eğitim sistemlerinin Sirius bağlantılı olduğu bilinirdi.
  Grek döneminde Aratus, efendisinin adımlarını izleyen, arka ayakları üzerinde duran ve ağzında alfa yıldızı Sirius’u taşıyan Canis Major’dan Orion’un muhafız köpeği olarak bahsederdi. Gerçeği öldüren zihin kavramı köpekten avcı ve katil olarak ya da cehennemin şeytani köpekleri olarak bahseden hikayelerde görülebilir.
  Manilius Canis Major’a  “yanan yüzlü köpek” adını vermiştir. Aynı zamanda da Büyük Köpek olarak da adlandırılan Sirius, Orion’un ayağının altında yeralan Lepus takımyıldızı ile temsil edilen yabani tavşanın peşinden gökyüzünden geçiyor görünmektedir.
  Eratosthenes gibi mitologlar takımyıldızın çok çevik bir köpek türü olan Laelaps’ı temsil ettiğini söylemektedir; mitolojiye göre hiçbir avı bu köpekten kaçamamaktadır. Laelaps’ın sahiplerine ait uzun bir listesi vardır. Bir hikayeye göre o, Zeus’un Europaýa verdiği köpektir ve Europa’nın oğlu olan Girit Kralı Minos onu Cephalus’un kızı olan Procris’e vermiştir. Köpek Procris’e asla hedefini şaşmayan mızrakla birlikte sunulmuştur. Ne var ki ironik bir şekilde, Cephalus Laelaps’la avlanırken onu kaza eseri öldürmüştür.
  Cephalus köpeği miras almış ve onu kötü bir tilkinin kırsal bölgede zararlar vermekte olduğu Athens’in kuzeyindeki Thebes’e götürmüş. Tilki öyle çevikmiş ki asla yakalanmaması onun kaderiymiş. Ama köpek Laelaps’ın da izlediği herşeyi yakalaması kaderiymiş.
  Neredeyse gözün yakalayabileceğinden daha hızlı olan, kendisinden kaçılamayan köpek, asla yakalanamayan tilkinin peşine düşmüş. Bir an için köpek avını yakalar gibi olduysa da ağzını kapattığında ısırabildiği tek şey hava olmuş çünkü tilki elinden yine fırlayıp kaçmayı başarmış. Bu paradoksun bir sonucu olamadığı için Zeus her ikisini de taşa çevirmiş ve köpeği tilki olmadan gökyüzüne yerleştirmiş.
  Bu Çin tradisyonunda Ruh ve Yıldız (Sing) kelimelerinin ikili anlamlarında belirgin bir paralellik görülür. Shin ve Sing, Ruh ve Öz için kullanılan iki kelimedir ve sık sık birbirlerinin yerine kullanılırlar, tıpkı İngilizcede olduğu gibi.
  Sabit yıldızların ve onların bulundukları bölgenin maddenin özlerini ya da maddenin ruhlarını içerdiği söylenir… Yaşayan bir ruh maddenin yüksek bir özüdür ve tekamül ettikçe bir yıldıza da dönüşebilir. Bu yıldızlar ve özler ise ilahlara dönüşür.
  Tıpkı ruhlar gibi yıldızların da ilahi simgeleri olduğu kabul edilir. Bu bilgi en çok astrolojide kullanılır. Yıldızlar kaotik, güçlü saflık alanlarından insanlığın dünyasına bakarlar ve insanlığın enerjilerini görünmez ama güçlü bir biçimde etkilerler.Yıldızlar da enerjidir, her şeyin enerji olduğu gerçeği pek çok konuya bakış açımızı değiştirecek, kadim bilgilerin hak ettiği saygıyı kazanmasına neden olacaktır.
  1993 Haziranında güneşimiz Sirius’u Dünyadan görünemeyecek şekilde örttüğünde geçen yüzyılın en büyük seli meydana geldi. Mississipi’nin suları, Nil Nehri kıyılarına taştı. Sel o yıl Ağustos’un ortasına kadar devam etti. Sirius güneşin ardından yeniden belirdiğinde ise sel suları geri çekildi ve hayatı tehdit eden kriz de dindi. Acaba bu da bizlere Sirius’tan gelen büyük enerji nehirlerinin bir yansıması olabilir mi?

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi